Çanakkale Savaşı'nın Avusturalya Cephesini Açan İki Mücahid


Tv ekranlarını öyle karıştırıp öyle muhabbet programı arıyor iken Tv 5 Kanalına denk geldiğimde Bilali Yıldırım'ın sunduğu ismini hatırlayamadığım programa konuk olan  Tarihçi Yazar Ekrem ŞAMA Çanakkale Savaşı döneminde Avusturalya'da iki Afganlı Müslüman'ın Cihad çağrısına uyup ne yapabiliriz diye düşünürler iken Anadolu'ya gitmek üzere olan İngilizler tarafından kandırılmış Anzak askeri dolusu trene saldırarak Avusturalya'da Çanakkale Cephesini açıp ve burda nasıl ilk ve tek şehit olduklarını anlatmaktaydı. Hali ile konu ilgimi çekti ve dinlemeye devam ettim.Aslında buraya ekmek parası kazanmak için gelen Gül Muhammed ve Molla Abdullah Çanakkale'nin işgal edildiğini bundan dolayı Padişah'ın genel cihad ilan ettiğini duyduklarında üstlerine farzı ayine olan bu görevi ifa etme gayretine düşerler. Ekmek tekneleri olan dondurma ve kasap tezgahlarını satıp silah alarak Anadolu'ya gitmek üzere olan Anzak askeri dolusu trene saldırıp durdurmayı karar verirler böylelikle kendilerine düşen vazifeyi Müslümanca şuurunun verdiği mesuliyet ile yerine getireceklerine inanmaktadırlar. Ne güzel ne sağlam bir inanç. Allah ruhlarına gani gani rahmet eylesin.Bize ne İstanbul'dan bize ne Çanakkale'den dememişler "Müslümanlar bir vücud gibidir bir yerine bir diken batsa her tarafı sızlar"   şuuru ile Müslüman kardeşlerine gelen saldırıyı kendilerine gelmiş gibi saydılar ve kendilerine düşen ödevi bu şekilde ifa edebileceklerine karar verip şehadete vardılaCeplerinde çıkan mektupta aslında Avusturalya ile herhangi bir düşmanlıklarının bulunmadığı buranın halkına karşı herhangi bir kin ve husumet beslemedikleri ancak İngilizlerin oyun ve aldatmalarına kanan Anzak askerlerinin hilafet merkezi ve Müslüman beldesi olan Anadolu'ya Çanakkale'ye saldırıya gidecekleri için bu şekilde misilleme yapmak zorunda oldukları yazılı idi.

Şuan tüm İslam alemine lazım olan şuur budur belki. Gidip bir yerlere saldırmak zorunda değiliz. İslam'da buna izin vermez zaten. Hele hele masumlara,kadın,çocuk ve yaşlılara ne savaş ne de barış zamanında kesinlikle müsade etmez. O zaman şartları gereği bu iki Afganlı Müslüman'ın hareketi kesinlikle bugün kendine cihatçı imajı veren bir takım örgütlerin şuraya buraya saldırı eylemleri ile karıştırılmamalıdır. 

Bize lazım olan şuur onların Müslüman kardeşlerinin derdi ile dertlenme şuurudur. Bugün gelinen nokta komşusu aç iken tok yatmaması gerekirken komşusundan bihaber bir toplum haline geldik. Tek gaye rahat,tenperverlik, daha lüks yaşam,makam ve koltuklar oldu. Bir an önce titreyip kendimize gelerek Muhammedi ruhun yeşerdiği bir ümmet olma şuuruna varmamız dileği ile sözü Tarihçi Yazar Ekrem Şama'ya bırakıyorum.Sayın Şama bu iki Afganlı şehit olayını  Milli Gazete'deki köşesinde yazdığını belirtince bende araştırdım buldum yazıyı sizinle paylaşıyorum;

Gül Muhammed ve Molla Abdullah

İki Afganlı Müslüman, ekmek parası için Avustralya?ya Broken Hill'e yerleşmişlerdi. Gül Muhammed seyyar arabayla dondurmacılık yapıyor, Molla Abdullah ise kasaplık ve et ticareti ile uğraşıyordu. Bu iki uyanık Müslüman dünayada olup bitenlere karşı da uyanık davranıyorlardı. Ağustos 1914 ayında birinci dünya savaşının çıktığını, kimin kiminle beraber kimlere karşı savaştığını da biliyorlardı.

Kasım 1914 ayında Osmanlı?nın da savaşa bulaştırıldığını, Padişah ve Halifei Müslimin?in bütün dünya Müslümanlarını cihada çağırdığını duymuşlardı. Aradan bir iki hafta geçtiğinde Avustralyalı gençlerin askere çağrıldığını, bunların Çanakkale'de Halife ordusuna karşı savaştırılmak üzere trenlerle ve sonrasında gemilerle yola çıkarıldığını ve sevkiyatın devam ettiğini biliyorlardı. Akşam bir araya gelerek konuşmaya başladılar:


Biliyorsun Halifemiz dünyadaki bütün Müslümanları cihada çağırıyor. İslam dininin kurallarına göre bizim de buna uymamız şart. Bu çağrıyı duyduğumuza göre artık burada ticaret yapmak için vakit geçirmemiz haramdır.

Ne yapabiliriz kardeşim? Hilafet merkezi İstanbul buraya çok uzak. Gidip Halifemize teslim olmayı istesek bile aylar geçer. Halbuki bu günkü savaşlar korkunç silahlarla yapılıyor ve kısa sürede çok şey değişiyor. Arzuhal yazsak ve bizi askere alın desek yine yazışma çok uzar. Ne yapalım fikrin nedir?

Bence fetva İstanbul?da  yayınlandı ama cihad bizim burada oluyor. Baksana buradan Halifeye karşı savaşmak için askerler gidiyor. Bence hemen burada cihada başlayalım.

İki şuurlu Müslüman tezgahlarını satıp paraya çevirdiler, tüfek ve cephane satın aldılar. Aldıkları silahlar; iki tüfek, biraz cephane, bir tabanca ve iki kasatura idi. Dondurma arabasının örtüsüne de ayyıldız dikerek Osmanlı Bayrağı haline getirdiler. Boyunlarına da küçük birer dua kitabı astılar. Silahlarını alıp, tren yolunun etrafında bir münasip yere siper kazıp asker götüren treni beklemeye başladılar.


Broken Hill Savaşı, sekiz saat sürdü

31 Aralık 1915 sabahı saat 10.00?da kalkan tren, kısa bir süre sonra ufukta belirdi. Savaş yolunda iğreti bir neşeyle şarkılar söyleyerek yol alan askerler, az ilerideki tepede dalgalanan Osmanlı sancağını görünce şaşırdılar ve birkaç dakika içinde kurşun yağmuruna tutulduklarında şaşkınlıkları iyice arttı. Avustralyalı askerler savaşa giderken, savaş, onlardan önce davranan iki Afganlı?nın yardımıyla Avustralya?ya gelmişti. Trendeki yolculardan dördü öldü, yedisi yaralandı. İki savaşçı, bir süre sonra ortadan kayboldu. Avustralyalı kolluk kuvvetleri Afganlıların izini sürmeye başladılar ve kısa zamanda kasabanın batısındaki kayalıklarda etraflarını sardılar. Gül Muhammed ve Molla Abdullah büyük bir mukavemet gösterdi. Broken Hill Savaşı, sekiz saat sürdü. Molla Abdullah, bir köylünün tüfeğinden çıkan kurşunla; çatışmada ağır yaralanan Gül Muhammed ise kaldırıldığı hastanede arkadaşı gibi, şehitlik mertebesine  ulaştılar. Broken Hill Savaşı?ndan sonra, Osmanlı ordusunu Avustralya?da temsil eden iki Afganlı?nın, olay yerinde bıraktıkları bir not bulundu. Notta şu sözlerin yer aldığını şaşkınlıkla okudular: ?Bu işe, sizin halkınız bizim Halifemize karşı savaştığı için kalkıştık.? Gül Muhammed ve Molla Abdullah, Osmanlı sancağı taşıdıkları için, ertesi günkü gazeteler: ?İki Türk?ün Katliam Ateşi? türünden manşetler attılar. Broken Hill?li ilgililer cenazeleri rastgele bir yere gömüvermişlerdi.  Bu iki mücahid Çanakkale?nin ülke dışındaki ilk şehitleridir. Bugün Melborn müzesini ziyaret edenler iki mücahidin sancağı ve silahlarını görebilirler. Mezarlarının yeri ise halen açıklanmamıştır.

Bu iki şehidimiz neden unutuldu?

Bu  iki şehidimiz cihad konusundaki şuurlarıyla milletimize örnektir. Bunları terörist diye adlandırmak büyük bir gaflettir. Biz Çanakkale sonrası Gelibolu yarımadasında İngilizlere, Fransızlara, Anzaklara binlerce dönüm arazi tahsis ederek mezar ve abide yapmalarına müsaade ederken bu iki mücahidi hiç hatırlamamışız.


Kısa süre sonra Çanakkale savaşlarının 100. Yılı anma etkinlikleri yapılacak. Şehitlerimiz anılacak. Savaş hatıraları tazelenecek. Hiç olmazsa 100.yıla yetiştirilmek üzere bu iki şehidimizin mezarları bulunmalı, bir anıt yapılmalı ve hatıraları canlandırılmalıdır. Bir iki dönümlük bir yerin tahsis edilmesi Avustralya?dan resmen istenmelidir.

Bu güne kadar bir iki girişim oldu ise de, arkasında devlet olmadığı için bu istekler olumlu sonuçlanmamıştır.Hükümetimizden millet olarak bunu talep etmekteyiz. Yüzlerce konferansımız sırasında bu konuyu da anlattığımızda izleyiciler arasında bulunan iş adamlarımızdan yoğun talepler alıyorum. Diyorlar ki: ?Hocam bu konuda siz girişim yapın, hükümetimiz adım atsın, tüm masraflarını biz karşılar, o iki şehide abide ve mezar yaparız. İsterlerse sponsor olur, devletimize masraf yaptırmayız.?

Değerli dostum araştırmacı, tarihe meraklı ve işadamı İsmet Erçal, Ordu,Kumru?da verdiğimiz bir konferans sonrası,olayı kendisinin de araştırdığını, hiç kimseye ihtiyaç kalmadan, şahsen projesini yetkililerin çizeceği abide ve mezar yapım  hizmeti için gönüllü olduğunu ifade etmişti.  Bu girişimi devlet yetkililerimizden bekliyoruz. Bu iki şehit mücahidi hiç olmazsa bundan sonra yad etme imkanına kavuşalım.

Şu Boğaz Harbi ve Hilelerle Çanakkale isimli kitaplarımdan özet alıntılarla bu dosya hazırlanmıştır.
Share:
spacer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder