Çocukların terbiyesi husûsunda hadîs-i şerîfte:
“Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha hayırlı bir mîras bırakmamışltır.” (Tirmizî, Birr, 33) buyrulmaktadır.
Çocukların terbiyesi husûsunda hadîs-i şerîfte:
“Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha hayırlı bir mîras bırakmamışltır.” (Tirmizî, Birr, 33) buyrulmaktadır.
Adı güzel, kendi güzel Muhammed,
Şefâat eyle bu kemter kuluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Mü'min olanların çoktur cefâsı,
Ahirette olur zevk-u sefâsı,
On sekiz bin âlemin Mustafâ'sı,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Yedi kat gökleri seyrân eyleyen,
Kûrsûnün üstünde cevlân eyleyen.
Mi'râcda ümmetin Hak’dan dileyen,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Ol çâriyâr anın gökler yâridir,
Anı seven günahlardan beridir,
On sekiz bin âlemin serveridir,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Aşık Yunus neyler iki cihânı sensiz,
Sen Hak Peygambersin şeksiz, gümânsız
Sana uymayanlar gider imânsız,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed.
Yunus Emre
Hicret (Resim temsilidir)
Hicret, “bir yerden başka bir yere göç etme” demektir.
Hicret, “dinî sebeplerle bir yerden diğer bir yere göçme ve özellikle Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Mekke’den Medine’ye göç etmesi olayı”dır.
Hicret, “kişinin herhangi bir şeyden bedenen, lisânen veya kalben ayrılıp uzaklaşması” demektir; ancak kelime daha çok “bir yerin terkedilerek başka bir yere göç edilmesi” anlamında kullanılır. .
Medine’ye göç eden Müslümanlara muhâcir, Resûl-i Ekrem’e ve muhâcirlere yardım eden Medineli Müslümanlara da ensâr unvanı verilmiştir.
Ayrıca nefsine uyma korkusu ile bir günah ortamından uzaklaşma da hicret olarak yorumlanabilir diye düşünüyorum çünkü nefisle mücadele büyük cihat olarak nitelendirildiği için nefse karşı yapılan bu uzaklaşma eylemi de hicret olarak tabir edilmesinde mazur görülmez diye düşünüyorum.
İslamdan bihaber bir topluluğa İslam hakikat ve güzelliklerini anlatmak üzere yurdunu bırakıp gitmek de hicrettir.
Tabi bazen maddi ve zaman yönünden yetersizlik veya yorgunluk veya motivasyon eksikliği ile bir insan sürekli erteleme yaparak bunu zamanla bir davranış haline getirir. Bundan dolayıdır ki programının aksamasına plan ve hedeflerine başarıya ulaşma oranı düşük hale gelmektedir.
Başarılı olmak ve özgüven kazanmak için bir işi yapma konusunda içten gelen direnç ve erteleme isteğine karşı iradeli olmak şarttır.
Dini boyutuna baktığımız zaman şeytani vesvese ve nefsin sürekli namazı sonra kılarsın tazyiklerine karşı Müslüman, boyun eğerse günah çemberinin içine bir adım atmış olur ve nefsin tembellik huyu edinmesine sebebiyet verir. Müslüman silkelenip bir günah çemberini yarmamayıp akşam kılarım olmadı sabah kılarım olmadı daha gencim yaşlanınca kılarım derse bir gaflet dairesine girmesine sebebiyet verir mazaallah.Allah korusun sonsuz hayatı tehlikeye atma durumu ile karşı karşıya kalabilir.
Dünyevi çerçeve ile baktığımızda farkına varamazsak da zaman çok hızlı bir şekilde akmaktadır.Vakit nakittir der atalar onun için her erteleyiş bu nakiti harcamakır. Anı değerlendirmek ve verilen zamanı verimli hale getirmek şarttır.
Başarı kıstası farklıdır her zaman istediğimiz başarıya ulaşamayabiliriz.Ancak metafizik boyutta dini kavram olarak Allah katında başarılı sayılmış olabiliriz inşallah. Ameller niyetlere göredir çünkü.
Ailene daha iyi hayat şartları sunmak için sürekli düşünür plan kurar ancak bir türlü bir faaliyet imkanın olmayabilir ancak niyetinden dolayı Allahın rızasını kazanmışsan en büyük başarıdır inşallah.
Dünya rızkı mal,mülk,makam nasip işidir Rezzak olan Rabbin bunları tayin eder buna karışamazsın.
Çünkü insan zaferden değil seferden mesüldür.
Ancak dünyanın geçerli kanunları vardır.Sebepler gibi. İnsan sebeplere uyacak uymalı. Yayalara kırmızı ışıkta karşıya geçmek nasıl tehlikeli ise bu da öyle. Yer çekimine meydan okuyup yüksekten atlarsan bir tarafını kırarsın. Sürekli işlerini planlarını ertelersen başarısızlığa davetiye çıkarırsın. Çünkü zaman ve şartlar insan kontrolunde değildir.
Vesselam..
Program Amacı
Otomotiv Teknolojisi programımızın amacı karayolu taşımacılığında kullanılan motorlu araçların yapımı alanında veya bu sektöre hizmet edecek farklı firmalarda ve kuruluşlarda çalışacak ara eleman yetiştirmektir. Öğrencilere sektörün ihtiyacı doğrultusunda teorik ve uygulamalı teknik güncel bilgiler verilmektedir. Bunu dışında çağımızın gerektirdiği araç teknolojilerinde ortaya çıkan yenilikleri takip etmek, Hibrit ve Elektrikli araçlar konusunda bilgi sahibi olmak ve bunlara adaptasyonu sağlamaktır. Otomobil, iş makinası, nakliye araçları tamir, bakım ve onarım bilgilerine sahip olmaktır. İyi derecede mesleki bilginin yanında, bilgisayar kullanımı, mesleğiyle ilgili programları ve yedek parça temini için yeterli donanımlara sahip olmaktır.
Otomotiv Teknolojisi Ders Müfredatı Hakkında
Otomotiv Teknolojisi Programında öğrencilere sektörün gerektirdiği nitelikler göz önünde bulundurularak teorik ve uygulamaya yönelik dersler verilir. Otomotiv Teknolojisi Programı içerisinde Benzinli Motorlar ve Teknolojisi, Motor Parça ve Fonksiyonları, Dizel Motorlar ve Teknolojisi, Meslek Resim, Malzeme Teknolojisi, Motor Parçalarının Ölçülmesi ve Kontrolü, Otomotiv Elektrik ve Elektroniği, Makine Elemanları, İşçi Sağlığı ve İş güvenliği, Güç Aktarma Organları, Termodinamik, Hareket Sistemleri, Yakıtlar ve Yanma, Servis İşletmeciliği ve Müşteri Hizmetleri, Yeni Nesil Otomotiv Teknolojileri, Toplam Kalite Yönetimi, Taşıt Mekaniği, Motor Test ve Ayarları, Şasi, Kaporta ve Boya İşlemleri, gibi mesleki yeterliliğe uygun dersler verilmektedir. Ayrıca öğrencinin satış hizmetleri ve çizim yeteneğini geliştirmek için Otomotiv Sektörü, Pazarlama, Girişimcilik, Bilgisayar Destekli Çizim dersleri de verilmektedir. Programın Öğrenim Çıktıları Otomotiv ile ilgili teorik bilgilerin verilmesi ve kalıcılığının sağlanabilmesi, Teorik bilgiyi uygulamayabilme, Problem çözme becerisi kazanabilme, Mesleki ile ilgili bilimsel gelişmeleri takip edebilme, Araştırma ve incelemeye yönelme, Kaliteye standartlarına bağlı kalabilme, Sahiplenme duygusu geliştirebilme. Programın Hedefleri Analitik düşünme ve sektör beklentilerini sağlayabilecek mesleki bilginin kazandırılması, Arıza teşhisi yapabilme ve çözüm yollarını bulabilme yeteneği kazandırılması, Uygulamada gerekli cihaz ve yöntemleri uygulayabilme yeteneği kazandırılması
Otomotiv Teknolojisi Bölümü Mezunu Ne İş Yapar?
Otomotiv Teknolojisi Bölümü mezunu ne iş yapar sorusu kısaca şu şekilde özetlenebilir; bu alanda çalışanlar öncelikle, araçların bütün parçalarına hakim olarak gerektiğinde karoseri düzeltme, doğrultma işlemlerini gerçekleştirir. Aracı boyaya hazırlar ve uygun tekniklerle, renklerin uyumuna dikkat ederek oto boyama işlemlerini gerçekleştirir. Üretim sürecinde karoser imalatında çalışabilir. Hasarlı bir araç söz konusu olduğunda ise araçların onarımında görev alabilir ya da ekspertiz raporu hazırlayarak sigorta şirketleri ile gerekli uygulamaları yerine getirebilir. Bir otomotiv teknolojisi mezunu, genellikle otomobil fabrikalarında veya montaj hatlarında mühendislik pozisyonlarında görev alabilir. Burada, araçların tasarımı, üretimi ve montajı süreçlerinde çalışarak yeni modellerin geliştirilmesine ve üretime hazırlanmasına katkıda bulunurlar. Ayrıca, üretim hattının verimliliğini artırmak ve üretim maliyetlerini düşürmek için sürekli iyileştirme çalışmaları yaparlar. Araç bakım ve onarımı sektöründe de çalışabilirler. Otomobil servislerinde veya yetkili bayilerde teknik uzmanlar olarak görev alarak araçların düzenli bakımını yaparlar, arıza teşhisleri gerçekleştirir ve gerekli onarımları gerçekleştirirler. Ayrıca, araçların güvenliği ve performansını artırmak için modifikasyonlar yapabilirler. Otomotiv endüstrisi ile ilgili araştırma ve geliştirme departmanlarında da çalışabilirler. Yeni teknolojilerin ve malzemelerin test edilmesi, araç performansının değerlendirilmesi ve gelecekteki araç modellerinin tasarımı için çalışabilirler. Bu rolde, otomotiv teknolojisi mezunları yenilikçi çözümler geliştirerek sektördeki ilerlemeye katkıda bulunurlar.
Otomotiv Teknolojisi Bölümü Mezunu İş Olanakları Nelerdir?
Otomotiv Teknolojisi iş imkanları oldukça çeşitlidir. Başta otomotiv endüstrisi olmak üzere hem üretim hem de satış sonrası alanlarda iş olanakları mevcuttur. Özellikle otomotiv üretiminde önemli olan otomotiv boyama ve karoser alanlarında uzmanlaşarak otomotiv servislerinde çalışabilir. Bu alanların dışında sigorta şirketlerinde hasar uzmanı olarak danışmanlık yapabilir, araç satış, yedek parça alanlarında da çalışması mümkündür. Otomotiv teknolojisi mezunları, otomotiv satış ve pazarlama sektöründe de kariyer yapabilirler. Otomobil satışı ve satış sonrası hizmetlerin yönetimi, otomobil bayilerinde veya otomobil kiralama şirketlerinde iş imkanları sunar. Ayrıca, yedek parça satışı, servis danışmanlığı ve müşteri ilişkileri gibi alanlarda da çalışabilirler. Otomotiv endüstrisi giderek daha fazla dijitalleşmekte ve otomotiv teknolojisi mezunları, bu değişime ayak uydurmak için gereken yeteneklere sahiptirler.
HER PEYGAMBER ÇOBANLIK YAPMIŞTIR
Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem bir gün:
“Allâh Teâlâ’nın gönderdiği her Peygamber, mutlakâ koyun gütmüştür.” buyurdu. Bunun üzerine sahâbîleri:
“−Siz de mi koyun güttünüz, yâ Resûlallâh?” diye sordular. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:
“−Evet, ücret karşılığında Mekkelilerin koyunlarını güderdim.” buyurdu. (Buhârî, İcâre, 2, Enbiyâ, 29; İbn-i Mâce, Ticâret, 5)
PEYGAMBERLERİN MESLEKLERİ
Her peygamber hadiste belirtildiği üzere çobanlık yaptığı gibi gönderildiği kavme liderlik ve öğreticilik yapmışlardır. İşte Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen peygamberlerin meslekleri...
Hz. Adem aleyhisselâm: İlk ziraat mühendisi ve çiftçi idi.
Hz. Şid aleyhisselâm: Hallac, kazzaz, nessac = dokumacıların, örücülerin ve mensucat sanayiinin ilk kurucusu idi.
Hz. İdris aleyhisselâm: İğneyi ilk icad eden, ona delik açan, iplik geçiren olduğundan, terzicilerin -konfeksiyoncuların- örücülerin piri sayılır.
Hz. Nuh aleyhisselâm: Nuh aleyhisselâm çobanlık ve ticaret ile uğraşmıştır. Marangozların -gemicilerin- denizcilerin piri kabul edilir.
Hz. Hud aleyhisselâm: Tüccar idi. Bütün tüccarların piri sayılır.
Hz. Salih aleyhisselâm: Sürülerle develer yetiştirirdi. Sütlerini hem içer, hem de satıp dünyalığını temin ederdi. Salih Peygamber'in devesi meşhurdur.
Hz. İbrahim aleyhisselâm: Kabe'yi yeniden inşa edişiyle, Süleyman aleyhisselam'a ve Mimar Sinan'a önderlik etmiştir.
Hz. Eyüp aleyhisselâm: Ziraatçı idi.
Hz. Lut aleyhisselâm: Tarihçi idi. Seyyahların piridir.
Hz. İsmail aleyhisselâm: Kara ve deniz avcılığı ile geçimini sağlardı. Avcıların piri sayılır. 70 dil bilirdi. Tercümanların da piridir.
Hz. Harun aleyhisselâm: Vezir idi.
Hz. İshak aleyhisselâm: Çoban idi.
Hz. Yakup aleyhisselâm: Çoban idi.
Hz. Yusuf aleyhisselâm: Saati ilk icat eden, toprak mahsulleri ofisini ilk defa kuran, bolluk zamanında depolamayı, kıtlık zamanında halka dağıtmayı düşünen bir peygamberdir.
Hz. Şuayb aleyhisselâm: Ziraatçı idi.
Hz. Musa aleyhisselâm: Çobanlık yapmış ve Şuayb aleyhisselâm'a hizmetçilik etmiştir.
Hz. Davut aleyhisselâm: Demiri işleyen, zırh yapan ve düzenli ordular kuran, Calut'un ordularını mağlup eden bir kumandandır.
Hz. Süleyman aleyhisselâm: Emir, hükümdar idi. Sazlardan zenbil yapardı. Bakır madenini ilk defa işleyen O’dur.
Hz. Zülkifl aleyhisselâm: Ekmek pişirirdi, fırıncıların piri idi.
Hz. İlyas aleyhisselâm: Dokumacı ve iplikçilerin piri idi.
Hz. Yunus aleyhisselâm: Balık avlayıp geçinirdi, balıkçıların piri idi.
Hz. Üzeyr aleyhisselâm: Bahçıvan idi. Meyve ağaçlarını ilk defa aşılayan fidan yetiştiren, budama işlerini insanlara öğretendir. Bağ ve bahçe işleriyle uğraşanların piridir.
Hz. Lokman aleyhisselâm: Doktorluk ve eczacılık mesleğinin piridir.
Hz. Zekeriya aleyhisselâm: Marangoz idi.
Hz. İsa aleyhisselâm: Avcı ve marangoz idi. Av aleti yaparak geçimini temin ederdi. Avcıların piri idi.
Hz. Muhammed sallâllâhu aleyhi ve sellem: Küçük yaşlarda çobanlık yapmış daha sonra ticaretle uğraşmıştır. İslam devletinin devlet başkanlığı ve başkomutanlığını yapmıştır.
İşçinin sağlığının gözetilmesi insan hakları gereğince bir ödevdir.İşçinin ruh ve bedeni yönden sağlıklı olması iş açısından daha verimli kılacağı gibi daha mutlu bir aile ve nitekim daha mutlu bir toplum oluşturmanın ilk adımıdır. Tüm gün stres yükü altında çalışan haftalık ve yıllık istirahat izinleri verilmeyen ve maddi yönden tatmin edilmeyen bir personel stresi ailesine taşıması kaçınılmaz olur böylelikle mutsuz bir toplumun ilk adımı atılmış olur.
Toplumun her türlü refahını sağlamakla sorumlu olan yürütme erkinin iş güvenliği konusunda hasasiyetle durması ve takipçisi olması şarttır. Bunun için gerekli yaptırımı yapmadan kaçınmaması gereklidir.
Personel de iş güvenliği kurallarına azami şekilde uymalı gerekli tedbirleri yerine getirme konusunda amirlerine itaat etmelidir.Bu ilk önce kendi sağlığına karşı sorumluluğudur.
İşyeri yetkilileri personelden kabiliyeti üstünde iş vermemeli işçinin yeterince istirahat etmesi sağlanmalıdır.
İşyeri sahibi iş güvenliği ekipmanlarınınn tedariği konusunda ihmalkarlık yapmamalıdır.
Bilinmelidir ki iş güvenliği kurallarına kanun istiyor diye değil can taşıyan bir insanın sağlığını korumak amaçlı olduğunu bilincinde olunmalıdır.
Mevzu şudur ki eğitimden beklenen gaye nihai hedef bir meslek sahibi olunmasıdır. Ama ne yazıkki üniversite ve meslek liseleri dahil mezunların büyük bir çoğunluğu kendi mesleğini icra etmemektedir.Yani eğitimden beklenen hedef gerçekleşmemektedir. Bu da büyük kaynak israfına sebebiyet vermektedir.
Eğitimin tek hedefi meslek edindirme değildir tabi kişilik gelişimi, milliyet ve ülke sevgisini kazandırmak, insan haklarına doğaya saygılı bireyler yetiştirmek de eğitimin gayesidir. Bunun için eğiticinin yani öğretmenlere de iyi akademik şartlar sunmak da önemlidir. Dört beş katlı bina girişlerine üniversite tabelası asmakla sorun çözülmüyor maalesef. Sonuç atanmayanlar ordusu zincir marketlerde raf dizen eğitim fakültesi mezunları manzarası ile karşılaşırız.
Üniversite veya lise özellikle meslek lisesi öğreci arkadaşlarımıza tavsiyem tek hedefiniz bir kamu kurumuna kapak atmak olmasın kendinizi msleğiniz üzerine yetiştirin özel sektöre yönelik de teknik uzmanlık edinin.Ayrıca yabancı bir dil öğrenme gayretinde bulunun.
Asırlar geçti yine onun ismi unutulmadı. Milyonlarca Müslüman, çocuğuna Bilal adını verdi. Yeryüzünde Müslümanların ibadethaneleri, camileri onun sadasıyla çınladı. Ezan-ı Muhammedî okundukça hep o anıldı. Camilerde ona makam yapıldı. "Ya Hazret-i Bilal-i Habeşî" diye yazılar yazıldı. Hat levhaları asıldı.
MÜSLÜMANLARIN PAROLASI
Şirk toplumuna karşı direnme söz konusu olunca onun azmi, sabrı, sebatı, direnci ve iradesindeki kuvvet hep akla geldi. Ağır işkenceler altında söylediği "Ehad (Bir)... Ehad (Bir).." sözcüğü adeta Müslümanların parolası oldu. O sözleri bir marş haline getirdi Bilal.
O aslen Habeşistan'lıdır. Babasının adı Rebah, annesinin ki, Hamame'dir. 581 m. tarihinde Mekke-i Mükerreme'de Cumahoğulları kabilesi içinde dünyaya geldi. Kader onu Ümeyye ibni Halef'e köle yaptı. Annesi de bu kabilede cariye olarak bulunuyordu. Hz. Ebûbekir (r.a.) vasıtasıyla İslâm'la şereflendi. Onun İslâm'a girişi şöyle oldu:
Bilal son derece mert ve dürüst davranışlıydı. Ümeyye onu sık sık ticaret kervanıyla tek başına gönderirdi. Bir ticari seferde Ebûbekir (r.a.) ile beraber oldu. Hz. Ebûbekir'in (r.a.) gördüğü rüyanın yorumunu rahipten birlikte dinledi. Ahir zaman nebîsinin Mekke'den çıkacağını duydu. Bunu kulağına küpe etti. O nura kavuşmak için bekledi... Bekledi... Çok da güzel sesi vardı. Düğün ve şenliklerde aranan bir kimseydi. Ümeyye onu yanından hiç ayırmazdı.
Yeni dinin geldiği günlerdi. Bilal de kervanla bir seferden dönmüştü. Kulağı sesteydi. Yeni dinin peygamberi kimdi? Bir gece yarısı Ebûbekir (r.a.) Bilal'e (r.a.) çıka geldi. Peygamberin Abdullah'ın oğlu Muhammed olduğunu, kendisinin de İslâm'a girdiğini anlattı. Bilal o neye davet ediyor diye sordu. Hz. Ebûbekir (r.a.) de: "O, her şeyin yaratıcısı Allah'a ibadet etmeye davet ediyor. Onun davet ettiği dinde üstünlük ancak iman ve kulluk iledir" diye cevap verdi. Bu dine nasıl girileceğini sordu. Hz. Ebûbekir (r.a.) ona anlattı. Bilal-i Habeşî de derhal kelime-i şehadet getirerek İslâm'la şereflendi.
BİLAL-İ HABEŞİ'NİN İŞKENCEYE UĞRAMASI
O, yeni bir dünyaya doğmuştu. Bundan sonra hayatında bambaşka bir safha başladı. Hiç kimseden korkmadan, çevrem yok, beni kim müdafaa eder, kim bana arka çıkar demeden İslâm'a girdiğini açıktan ilan etti.
Onun Müslüman olduğunu duyan Ümeyye ibni Halef büyük bir dehşete kapıldı. Ne yapacağını şaşırdı. Kendisine danışmadan o nasıl yeni dine girebilirdi? Kendi kendine nasıl İslâm'ın açıktan ilan edebilirdi. Bir türlü hazmedemedi. Kalbi kaskatı kesilmiş vahşet ve zulmet içerisinde olan insan imanın tadını nereden bilecekti? Yapacağı tek bir şey vardı. O da zulüm ve işkence...
Ümeyye, Bilal Habeşi'yi (r.a.) yeni dininden döndürmek için var gücüyle en ağır işkenceleri yapmaya başladı. Yoruluncaya kadar dövdü. Çölün o kızgın kumlarında öğle sıcağında yatırıp sürüdü. Göğsüne büyük kaya parçaları koyarak o kızgın kumda saatlerce yatırdı. Putlarının adını söyletebilmek için neler yaptıysa fayda vermedi. O gözleri yıldız gibi parlayan Habeş'li köle şimdi karşısında imanda azmin ve iradenin mücessem heykeli olarak devamlı Allah, Allah diyordu. Onlar lat ve Uzza dedi. Bilal "Ehad (Bir).. Ehad (Bir).. "dedi. Onlar ısrar etti. Bilal onlarla alay edercesine; "Benim dilim onu söyleyemiyor." dedi. Zulümleri ve işkenceleri arttıkça arttı. Gece gündüz devamlı vahşiliklerini Bilal üzerinde sergilediler. Bilal'in boynuna ip takip çocukların eline verdiler. Onu sokaklarda dolaştırdılar. Amma ne çare? Ne mümkün zulüm ile bîdat ile gönülden imanı çıkartmak... O hep "Ehad... Ehad..." diyordu. Bilal'in parolası, marşı olmuştu bu kelimeler... Ümeyye ve avanesi çaresiz kaldılar. Ne yapacaklarını bilemediler? Bilali dininden döndüremediler.
Ne iman!.. Ne kuvvet!.. Ne cesaret!.. Ne sebat!.. Ne kahramanlık bu!.
Bilal'e yapılan işkencelere iki Cihan Güneşi Efendimiz pek üzülüyordu. Bir gün Hz. Ebûbekir'e (r.a.) Bilal'in (r.a.) durumunu sordu ve ona yapılanlara çok üzüldüğünü söyledi.
Allah Teâlâ'nın hakkında ayet indirerek şerefini tebcîl ettiği o büyük insan, Peygamberin can dostu, yar-ı garı (mağarada arkadaşı) Hz. Ebûbekir (r.a.) derhal Fahri Kainat'ın (s.a.s.) yanından kalktı ve Bilal'e işkence yapılan yere gitti. Ona yapılan zulmü görünce dayanamadı. Bütün servetini vermek pahasına da olsa. Bilal kardeşini bu işkenceden kurtarmalıydı. Ümeyye'ye "Değerinden fazlasını al onu serbest bırak..." dedi. Umeyye parayı duyunca rahatladı. Teklifi hemen kabul etti. "Al götür" dedi. Ebû Bekir (r.a.) Bilal Habeşî'nin (r.a.) koltuğuna girerek kaldırdı. Ağır ağır yürümeye başlayınca Ümeyye "Eğer onu sadece bir tek okiyyeye (12 dirhem) satın almaya razı olsaydın yine de sana satardım" diye laf attı. Hz Ebûbekir (r.a.) da 'Vallahi' Sen onu, yüz okiyye karşılığında satmaya razı olsaydın, o parayı yine de öderdim... ' dedi.
Ne sevgi dolu, coşkulu bir kardeşlik!.. Ne cömertlik!.. Ne insan kadri bilirlik!.. Ne büyüklük!.. Ümeyye bu cevap karşısında sanki dilsiz kaldı... Kininden kibrinden çatladı... Gururuna yediremedi. Bir köleye bu kadar hürmet etmek ne demekti anlayamadı!.. İslâm kardeşliği hep böyle miydi?.. Ne güzeldi bu kardeşlik Allah'ım bizim insanımıza da böylesi bir kardeşlik nasib et!..
Hz. Ebûbekir (r.a.) Bilal-i Habeşî'yi (r.a.) Resûlullah (s.a.) Efendimiz'in huzuruna götürdü. Orada da büyüklüğünü gösterdi. "Ya Resulallah! Bilal'i bugün Allah rızası için azad ettim." dedi. Resûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz bu hareketinden pek memnun oldu. Ebûbekir'e (r.a.) dua buyurdu.
Bu kardeşlik, bu hizmet, bu cömertlik, karşılıksız kalır mıydı hiç? O sırada Cebrail aleyhisselam geldi. "Velleyli" süresinın 17 ve 18 ayetlerini getirdi. Allah Teâlâ "Temizlenmek üzere malını hayra veren iyiler ondan (ateşten) uzak tutulur." mealindeki ayetleriyle onu müjdeledi.
Bilal Habeşî (r.a.) artık hürdü. İstediği gibi hareket edebilirdi. O hayatı boyunca Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz'den ayrılmadı. Abdest suyunu taşıdı. Sevgili Peygamberimizin şahsî ihtiyaçlarını karşıladı. Evine lazım olan şeyleri dışarıdan alıp getirdi. Savaşlarda geceleri koruma görevlisi oldu. Gündüzleri de gölgelenmesini sağladı. Hazarda seferde müezzinliğini yaptı.
İLK EZAN
O, İslâm'ın ilk müezzini olma şerefine erdi. Resûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimizin emriyle, Hicretin birinci yılında ilk ezanı okudu. Tatlı ve gür sesliydi. Ezan okumağa başlayınca yolda yürüyen Yahudi dahi dinlerdi. Herkes sesine ve namelerine hayrandı. Birgün sabah ezanını okurken "es-Salatu hayrün minen-nevm -Namaz uykudan hayırlıdır." ibaresini eklemişti. Sevgili Peygamberimiz bundan memnun oldu ve her sabah söylemesine izni verdi. Bu hatırası böylece bugünlere ulaştı...
O, cihaddan da hiç geri kalmadı. Bedir Gazvesi başta olmak üzere bütün gezvelere katıldı. Bedir'de kendisine işkence yapan Ümeyye İbni Halefin öldürülmesini sağladı. Onu kibir ve gururuyla, kin ve gayzıyla cehenneme yuvarladı.
Mekke fethi günü Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz'le birlikte Kabe'nin içine girdi. Yine o sevgilinin emriyle Kabe'nin damına çıktı ve fetih ezanını okudu. Tevhid kelimesi onun gür ve yanık sesiyle Mekke semalarında dalgalandı.
Ne büyük mutluluk bu Allahım!.. nereden nereye!.. Dün bu topraklarda senin adını söyleyebilmek için zulüm gören, işkenceler altında inleyen Bilal, bugün Kabe'den Senin adını bütün dünyaya ilan edercesine ezan okuyor... Putlar devriliyor şirkin karanlıkları İslâm'ın nuruyla dağılıyor... Şefkat ve merhamet abideleri sahabiler büyük bayram yapıyor... Herkes serbest diyor. Sevgili Peygamber Müşrikler şaşkın ve mahcup. Kendini yenen koşuyor İslâm'a. Nefsini yenemeyen kin ve gayızlarıyla baş başa kalıyor...
Ey yüceler yücesi Allah'ım! Böylesi bayramları bizlere de nasib et. Müslümanları izzet ve şerefine erdir. Bilal'in bu tatlı sadasını kıyamete kadar devam ettir.
EN HÜZÜNLÜ EZAN
Bilal Habeşî (r.a.) iki Cihan Güneşi Efendimiz dar-ı bekaya göç edince ezan okuyamaz olmuştu. Hatta Medine-i Munevvere'de dahi dolaşamaz olmuştu. Resûlullah (s.a.s.) muhabbetinden hergün gözyaşı döküyordu. Onun ayrlığına dayanamadı. Medine-i Münevvere'de kalmağa tahammül edemedi. Ebûbekir (r.a.) halife secilince ona müracaat etti ve şöyle dedi: "Ben, Resûlullah'ın mü'minin en faziletli ameli, Allah yolunda cihaddır." dediğini duymuştum. Bu sebeble cihad etmek üzere Şam'a gitmek istiyorum dedi. Fakat izin çıkmadı. Ama ezan da okuyamadı. Hz. Ömer (r.a.) devrinde izin verildi. Şam'a gitti İslâm ordusuna katıldı ve cihada başladı.
Bir gün rüyasında sevgili Peygamberimizi (s.a.s.) gördü. "Beni ziyaret etmeyecek misin?" buyurduğunu duyunca Medine'ye geldi. Hz. Hasan ve Hüseyin'in (r.anh) ısrarı üzerine bir sabah ezanı okudu. Ezana başlayınca, Ehl-i Medine yollara döküldü. Onu tatlı sesinden tanıdılar çoluk çocuk Mescide koşuştu. Bilal Habeşî (r.a.) ezan'a başlamıştı ama "Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah" derken kendini tutamadı. Hüngür hüngür ağladı. Resûlullah'ın (s.a.s.) o saadetli günlerini hatırladı. Dünyada bir daha ele geçmeyecek o güzel hatıralar gönlünde canlandı. Ağlayarak, durarak ezanı zor bitirdi. Medinelileri de kendisiyle birlikte ağlattı. Onun son okuduğu ezan bu oldu.
Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) ayrılığına, hasretine dayanamayan Bilal tekrar Şam'a döndü. O mübarek belde Şam-ı Şerifte 641 m. senesinde ahirete göç eyledi. Kabri, Şam'da Babussağîr kabristanlığındadır. Rabbimizden şefaatlerini niyaz ederiz. Amin.
Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1995 - Aralık, Sayı: 118
Gün geçtikçe teknolojik gelişmeler hayatınızı kolaylaştırmaya yardımcı olur. Bu gelişmelerden biri E-devletten şahıs şirketi kurma olarak karşınıza çıkar. Şahıs şirketi kurmak e-devlet üzerinden gerçekleştiğinde vergi dairesine gitmenize gerek kalmaz. E-devlet şahıs şirketi kurma işlemleri için internet üzerinden yapılması gerekenler bulunmaktadır. E-devlet şifreniz ile interaktif vergi dairesine giriş yapmanız gerekmektedir. E-devlet’ten şahıs şirketi kurmak için gerekli aşamalar ise şu şekilde aktarılabilir:
● Sistemde işlemler kısmı bulunmaktadır. Buraya tıkladıktan sonra sicil bildirimleri ve işe başlama bildirimi kısımlarına tıklayabilirsiniz.
● Karşınıza iş detayları ile ilgili 5 adımlı bilgi ekranı çıktığında gerekli doldurmaları yapmanız gerekmektedir. Şahıs şirketi ismi gibi önemli bilgileri içeren ekranda mutlaka doğru bilgi girilmesi gerekmektedir.
● Doldurmalardan sonra cep telefonunuza yoklama tarihi bilgileri gelir. Yoklama memurları adrese gelip iş yeri ve evrak kontrolü yapar.
Bu şekilde online şahıs şirketi kurmak için e-devlet sitesinden yardım olmuş olursunuz. Aynı zamandan e-devlet üzerinden şahıs şirketi sorgulama yapabilirsiniz.
Dünyaya ayak basar basmaz geri sayım başlamıştır insanoğlu için.Kendisine verilen bu zaman zarfını nasıl kullanacağını kendi tercihleri belirleyecek.
İnsan bu hatası günahı elbette olacak pişman olup tövbe etmeyi tercih ederse şefkat ve merhameti ile affetmeyi seven Rabbi'nin kapısı daima ona açık yeter ki kendisine verilen bu süre zarfında yapsın tövbesini.
İnsan uzun ve ince bir yolda olduğu bu hayat maratonunda daima ipi göğüsleme gayesi ile koşuyor bulacaktır kendini. Rakipleri en yakın çevresi olmak üzere dünyadaki tüm insanlardır. Bu hayat mücadelesinde diğer insanlarla negatif ve pozitif ilişkiler ağında bulacaktır kendisini.
Mağdur olduğunda adalet yokmu diyecek güçlendikçe gücüne güç katmak için mazlumun ahını duymayacak.
İnsanın hayat yolculuğunda toprak, saltanat, güç, başarı önemli unsurlar olacaktır.
Halbuki asıl gayesi bunlar değildi
Rabbini razı etmekti dünyaya geliş amacı....
Üreticiler ateşleme sistemlerini özellikle kıvılcım ateşlemeli (SI) motorlarda kullanırlar . Bunun nedeni, hava-yakıt karışımını ateşlemek için bujiyi kullanmalarıdır. Hava-yakıt karışımını ateşlemek için benzinli motorda çalışır. Bununla birlikte, bir dizel motorun ateşleme bobinine ihtiyacı YOKTUR.
Ateşleme Sistemleri Çeşitleri:
Üreticiler araçlarda farklı ateşleme sistemleri kullanırlar. İlk tip, kıvılcımı tetikleyen ‘temas kesici’ mekanizma ile birlikte gelir. Daha önceki nesil araçlarda bu tip ateşleme sistemi kullanılıyordu.
Araba Atesleme Sistemi Nasil Calisir?
Ateşleme Sistemi Devresi
İkinci tip ‘kesicisiz’ veya ‘temassız’ ateşlemedir. Bunda, üreticiler bir anahtarlama cihazı olarak bir optik alıcı veya elektronik transistör kullanırlar. Bu, modern arabalarda bulabileceğiniz en yaygın ateşleme sistemi türüdür.
Üçüncü tip kondansatör deşarj ateşlemesidir . Bu teknolojide, kondansatör aniden içinde depolanan enerjiyi bir bobin aracılığıyla serbest bırakır. Ayrıca, geleneksel ateşlemenin çalışmayabileceği düşük koşullarda kıvılcım üretme yeteneğine de sahiptir. CDI aynı zamanda emisyon kontrol düzenlemelerine uyum sağlamaya da yardımcı olur. Sağladığı çeşitli faydalar nedeniyle modern otomobillerde ve motosikletlerde standart bir özellik haline geldi.
Ateşleme Sisteminin Bileşenleri:
Geleneksel Ateşleme Sistemi aşağıdaki parçalardan oluşur.
Kontak anahtarı
Ateşleme bobini
Distribütör
Yüksek Gerilim Kabloları
Bujiler
Çalışma:
Geleneksel ateşleme sistemi, birincil ve ikincil olmak üzere iki set devre/sargıdan oluşur. Akü, kontak kesici noktalarından ateşleme bobinine 12 volt akım sağlar. Birincil sargıları şarj eder ve ayrıca bobinin çekirdeğini mıknatıslar. Ancak, ikincil sargı birincil sargıya elektriksel olarak BAĞLI DEĞİLDİR. Bir ucu topraklanmıştır ve diğer ucu, ağır yalıtımlı bir kablodan dağıtıcı kapağına geçer. Kontak anahtarını açtığınızda, akım birincil sargıdan temas noktalarından toprağa (toprağa) geçer.
Dönen kam, distribütörün motor tarafından tahrik edilen tahrik miline takılıdır. Tahrik mili döndüğünde, kamı döndürür. Kam, hareketli kesici kolu ittiğinde, oturduğu yerden kalkar. Böylece teması keser. Kontaklar kopar kırılmaz sekonder sargıyı 20.000-25.000 volt civarında yüksek gerilim akımı ile indükler.
Bu yüksek gerilim akımı daha sonra yüksek gerilim kablosundan geçerek dağıtım kapağının tepesine ulaşır. Distribütör kapağı, distribütörün tahrik miline oturur ve tahrik miline doğru döner. Bunu yaparken her bir bujiye karşılık gelen yüksek gerilim kabloları ile hizalanır. Mühendisler, tahrik milinin motorla hizalanmasını, kam loblarının her bir silindirin sıkıştırma stroku sonunda temas noktalarını açacağı şekilde tasarlarlar. Ardından, yüksek voltaj akımı, kıvılcımı oluşturan ilgili bujiye geçer.
Elektronik Ateşleme Sistemi:
Elektronik Ateşleme, önceki nesil araçlarda kullanılan elektromekanik bileşenlerin yerini alan elektronik kontroller kullanır. Elektrik darbelerini oluşturur ve hava-yakıt karışımını ateşlemek için bujilere sağlar . Elektronik Ateşleme, eski sistemle aynı elektromekanik parçaları KULLANMAZ. Bununla birlikte, bujilere elektrik impulsları gönderen ve böylece yakıtı ateşleyen bir elektronik anahtarlama cihazı kullanır . Elektronik ateşleme ayrıca doğru ateşleme zamanlamasını koruma yeteneğine de sahiptir. Ve aynı zamanda sabit bir yüksek akım çıkışı verir.
Avantajlar:
Elektronik ateşleme sistemleri daha verimlidir. Ayrıca eski mekanik olarak kontrol edilen sistemlerden daha yüksek motor beygir gücü seviyelerini desteklerler. Bu sistemin en önemli avantajı mekanik kontrollü olmaktan ziyade devre tabanlı olmasıdır. Sensörler , elektrik anahtarları ve transistörler kullanarak elektrik akımının akışını doğru ve güvenilir bir şekilde kontrol eder . Bu sistemler aynı zamanda oldukça dayanıklıdır.
Elektronik Ateşleme bobini
Böylece Elektronik Ateşleme sistemi, mekanik olarak dönen dağıtıcı kafadan her bakımdan daha iyidir. Yüksek hassasiyeti sayesinde motordaki hava-yakıt karışımının tam olarak yanmasına yardımcı olur. Böylece daha iyi yakıt ekonomisi ve daha düşük emisyon sağlar . Ayrıca elektronik kontrol kullanan birçok sistemi destekler. Denso , ateşleme sistemlerinin önde gelen üreticilerinden biridir
Hakk-ı hayâtın senin ey müslüman!
Kurtar o bîçâreyi Allâh için,
Artık ölüm uykularından uyan!
Bunca zamandır uyudun, kanmadın;
Çekmediğin kalmadı, uslanmadın.
Çiğnediler yurdunu baştan başa,
Sen yine bir kerre kımıldanmadın!
Ninni değil dinlediğin velvele...
Kükreyerek akmada müstakbele,
Bir ebedî sel ki zamandır adı;
Haydi katıl sen de o coşkun sele.
Karşı durulmaz, cereyan sîne-çâk...
Varsa duranlar olur elbet helâk.
Dalgaların anlamadan seyrini,
Göz göre girdâba nedir inhimâk?
Dehşet-i mâzîyi getir yâdına;
Kimse yetişmez yarın imdâdına.
Merhametin yok diyelim nefsine;
Merhamet etmez misin evlâdına?
«Ben onu dünyâya getirdim...» diye,
Kalkışacaksın demek öldürmeye!
Sevk ediyormuş meğer insanları,
Hakk-ı übüvvet de bu cânîliğe!
Doğru mudur ye’s ile olmak tebâh?
Yok mu gelip gayrete bir intibâh?
Beklediğin subh-i Kıyâmet midir?
Gün batıyor, sen arıyorsun sabâh!
Gözleri mâzîye bakan milletin,
Ömrü temâdîsi olur nekbetin.
Karşına müstakbeli dikmiş Hudâ,
Görmeye, lâkin daha yok niyyetin!
Ey koca Şark, ey ebedî meskenet!
Sen de kımıldanmaya bir niyyet et.
Korkuyorum, Garb’ın elinden yarın,
Kalmayacak çekmediğin mel’anet.
Hakk-ı hayâtın daha çiğnenmeden,
Kan dökerek almalısın merd isen.
Çünkü bugün ortada hak sâhibi,
Bir kişidir: «Hakkımı vermem! » diyen.
5 Şubat 1330 (18 Şubat 1915)
Mehmet Akif Ersoy
Annemin bana öğrettiği ilk kelime
Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde
Annem bana gülü şöyle öğretti
Gül, Onun, o sonsuz iyilik güneşinin teriydi
Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus
Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus
Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde
Binmiş gelirdi Ali bir kırata
Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından
Asyada, Afrikada, geçmişte gelecekte
Biz o atın tozuna kapanır ağlardık
Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü
Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü
Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman
Ali olmak bir hedef her çocukta
Babam lambanın ışığında okurdu
Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık
Fetihlerde bayram yapardık
İslam bir sevinçti kaplardı içimizi
Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardık
Bediri, Hayberi, Mekkeyi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık
Mekkenin derin kuyulardan iniltisi gelirdi
Kediler mangalın altında uyurdu
Biz küllenmiş ekmekler yerdik razı
İnanmış adamların övüncüyle
Sabırla beklerdik geceleri
Şimdi hiçbirinden eser yok
Gitti o geceler o cenk kitapları
Dağıldı kalelerin önündeki askerler
Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi
Sezai Karakoç