Çocukluğumuz

 Annemin bana öğrettiği ilk kelime

Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde


Annem bana gülü şöyle öğretti

Gül, Onun, o sonsuz iyilik güneşinin teriydi


Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus

Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus


Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde

Binmiş gelirdi Ali bir kırata


Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından

Asyada, Afrikada, geçmişte gelecekte


Biz o atın tozuna kapanır ağlardık

Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü


Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü

Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman


Ali olmak bir hedef her çocukta


Babam lambanın ışığında okurdu

Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık

Fetihlerde bayram yapardık

İslam bir sevinçti kaplardı içimizi


Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardık

Bediri, Hayberi, Mekkeyi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık


Mekkenin derin kuyulardan iniltisi gelirdi


Kediler mangalın altında uyurdu

Biz küllenmiş ekmekler yerdik razı

İnanmış adamların övüncüyle

Sabırla beklerdik geceleri


Şimdi hiçbirinden eser yok

Gitti o geceler o cenk kitapları

Dağıldı kalelerin önündeki askerler

Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi


Sezai Karakoç


Share:
spacer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder