Eğitim ve İş Paradoksu

 


Eskiler hep oku memur ol derlerdi. Onlar için en basit bir memurluk bile mükemmel bir paye idi. Belki haklılardı yaptıkları işlerin hep toz toprak emek isteyen işler olduğu için memurluk onlar için nezih bir işti.Her ay maaşın cebinde olacağı rahatı ile işler kesat mı gibi riskler ile kafanı yormuyorsun.Ancak hayvancılık, tarım, inşaat, ticaret gibi ekonominin temel unsurları da bir ülke için olmazsa olmazlardandır.

Mevzu şudur ki eğitimden beklenen gaye nihai hedef bir meslek sahibi olunmasıdır. Ama ne yazıkki üniversite ve meslek liseleri dahil mezunların büyük bir çoğunluğu kendi mesleğini icra etmemektedir.Yani eğitimden beklenen hedef gerçekleşmemektedir. Bu da büyük kaynak israfına sebebiyet vermektedir.

Eğitimin tek hedefi meslek edindirme değildir tabi kişilik gelişimi, milliyet ve ülke sevgisini kazandırmak, insan haklarına doğaya saygılı bireyler yetiştirmek de eğitimin gayesidir. Bunun için eğiticinin yani öğretmenlere de iyi akademik şartlar sunmak da önemlidir. Dört beş katlı bina girişlerine üniversite tabelası asmakla sorun çözülmüyor maalesef. Sonuç atanmayanlar ordusu zincir marketlerde raf dizen eğitim fakültesi mezunları manzarası ile karşılaşırız.

Üniversite veya lise özellikle meslek lisesi öğreci arkadaşlarımıza tavsiyem tek hedefiniz bir kamu kurumuna kapak atmak olmasın kendinizi msleğiniz üzerine yetiştirin özel sektöre yönelik de teknik uzmanlık edinin.Ayrıca yabancı bir dil öğrenme gayretinde bulunun.

 

spacer

Peygamberimizin (S.A.V) Müezzini, Bilal Habeşi (r.a)

 


Bilal-i Habeşî radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in müezzini olarak meşhur olmuştur. O, açıktan Müslüman olduğunu söyleyen ilk yedi kahraman sahabiden birisidir. Mekke'de köle olarak bulunuyordu. İslâm'a girdiği için çok eza ve cefa çekti. Yapılan zulüm ve işkencelere meydan okurcasına sabretti. İnancından vazgeçmedi. Korku ve şiddetlerle alay ederek kahramanlaştı. Unutulmayan yiğitlerden oldu.

Asırlar geçti yine onun ismi unutulmadı. Milyonlarca Müslüman, çocuğuna Bilal adını verdi. Yeryüzünde Müslümanların ibadethaneleri, camileri onun sadasıyla çınladı. Ezan-ı Muhammedî okundukça hep o anıldı. Camilerde ona makam yapıldı. "Ya Hazret-i Bilal-i Habeşî" diye yazılar yazıldı. Hat levhaları asıldı.


MÜSLÜMANLARIN PAROLASI

Şirk toplumuna karşı direnme söz konusu olunca onun azmi, sabrı, sebatı, direnci ve iradesindeki kuvvet hep akla geldi. Ağır işkenceler altında söylediği "Ehad (Bir)... Ehad (Bir).." sözcüğü adeta Müslümanların parolası oldu. O sözleri bir marş haline getirdi Bilal.


O aslen Habeşistan'lıdır. Babasının adı Rebah, annesinin ki, Hamame'dir. 581 m. tarihinde Mekke-i Mükerreme'de Cumahoğulları kabilesi içinde dünyaya geldi. Kader onu Ümeyye ibni Halef'e köle yaptı. Annesi de bu kabilede cariye olarak bulunuyordu. Hz. Ebûbekir (r.a.) vasıtasıyla İslâm'la şereflendi. Onun İslâm'a girişi şöyle oldu:


Bilal son derece mert ve dürüst davranışlıydı. Ümeyye onu sık sık ticaret kervanıyla tek başına gönderirdi. Bir ticari seferde Ebûbekir (r.a.) ile beraber oldu. Hz. Ebûbekir'in (r.a.) gördüğü rüyanın yorumunu rahipten birlikte dinledi. Ahir zaman nebîsinin Mekke'den çıkacağını duydu. Bunu kulağına küpe etti. O nura kavuşmak için bekledi... Bekledi... Çok da güzel sesi vardı. Düğün ve şenliklerde aranan bir kimseydi. Ümeyye onu yanından hiç ayırmazdı.


Yeni dinin geldiği günlerdi. Bilal de kervanla bir seferden dönmüştü. Kulağı sesteydi. Yeni dinin peygamberi kimdi? Bir gece yarısı Ebûbekir (r.a.) Bilal'e (r.a.) çıka geldi. Peygamberin Abdullah'ın oğlu Muhammed olduğunu, kendisinin de İslâm'a girdiğini anlattı. Bilal o neye davet ediyor diye sordu. Hz. Ebûbekir (r.a.) de: "O, her şeyin yaratıcısı Allah'a ibadet etmeye davet ediyor. Onun davet ettiği dinde üstünlük ancak iman ve kulluk iledir" diye cevap verdi. Bu dine nasıl girileceğini sordu. Hz. Ebûbekir (r.a.) ona anlattı. Bilal-i Habeşî de derhal kelime-i şehadet getirerek İslâm'la şereflendi.


BİLAL-İ HABEŞİ'NİN İŞKENCEYE UĞRAMASI

O, yeni bir dünyaya doğmuştu. Bundan sonra hayatında bambaşka bir safha başladı. Hiç kimseden korkmadan, çevrem yok, beni kim müdafaa eder, kim bana arka çıkar demeden İslâm'a girdiğini açıktan ilan etti.


Onun Müslüman olduğunu duyan Ümeyye ibni Halef büyük bir dehşete kapıldı. Ne yapacağını şaşırdı. Kendisine danışmadan o nasıl yeni dine girebilirdi? Kendi kendine nasıl İslâm'ın açıktan ilan edebilirdi. Bir türlü hazmedemedi. Kalbi kaskatı kesilmiş vahşet ve zulmet içerisinde olan insan imanın tadını nereden bilecekti? Yapacağı tek bir şey vardı. O da zulüm ve işkence...


Ümeyye, Bilal Habeşi'yi (r.a.) yeni dininden döndürmek için var gücüyle en ağır işkenceleri yapmaya başladı. Yoruluncaya kadar dövdü. Çölün o kızgın kumlarında öğle sıcağında yatırıp sürüdü. Göğsüne büyük kaya parçaları koyarak o kızgın kumda saatlerce yatırdı. Putlarının adını söyletebilmek için neler yaptıysa fayda vermedi. O gözleri yıldız gibi parlayan Habeş'li köle şimdi karşısında imanda azmin ve iradenin mücessem heykeli olarak devamlı Allah, Allah diyordu. Onlar lat ve Uzza dedi. Bilal "Ehad (Bir).. Ehad (Bir).. "dedi. Onlar ısrar etti. Bilal onlarla alay edercesine; "Benim dilim onu söyleyemiyor." dedi. Zulümleri ve işkenceleri arttıkça arttı. Gece gündüz devamlı vahşiliklerini Bilal üzerinde sergilediler. Bilal'in boynuna ip takip çocukların eline verdiler. Onu sokaklarda dolaştırdılar. Amma ne çare? Ne mümkün zulüm ile bîdat ile gönülden imanı çıkartmak... O hep "Ehad... Ehad..." diyordu. Bilal'in parolası, marşı olmuştu bu kelimeler... Ümeyye ve avanesi çaresiz kaldılar. Ne yapacaklarını bilemediler? Bilali dininden döndüremediler.


Ne iman!.. Ne kuvvet!.. Ne cesaret!.. Ne sebat!.. Ne kahramanlık bu!.


Bilal'e yapılan işkencelere iki Cihan Güneşi Efendimiz pek üzülüyordu. Bir gün Hz. Ebûbekir'e (r.a.) Bilal'in (r.a.) durumunu sordu ve ona yapılanlara çok üzüldüğünü söyledi.


Allah Teâlâ'nın hakkında ayet indirerek şerefini tebcîl ettiği o büyük insan, Peygamberin can dostu, yar-ı garı (mağarada arkadaşı) Hz. Ebûbekir (r.a.) derhal Fahri Kainat'ın (s.a.s.) yanından kalktı ve Bilal'e işkence yapılan yere gitti. Ona yapılan zulmü görünce dayanamadı. Bütün servetini vermek pahasına da olsa. Bilal kardeşini bu işkenceden kurtarmalıydı. Ümeyye'ye "Değerinden fazlasını al onu serbest bırak..." dedi. Umeyye parayı duyunca rahatladı. Teklifi hemen kabul etti. "Al götür" dedi. Ebû Bekir (r.a.) Bilal Habeşî'nin (r.a.) koltuğuna girerek kaldırdı. Ağır ağır yürümeye başlayınca Ümeyye "Eğer onu sadece bir tek okiyyeye (12 dirhem) satın almaya razı olsaydın yine de sana satardım" diye laf attı. Hz Ebûbekir (r.a.) da 'Vallahi' Sen onu, yüz okiyye karşılığında satmaya razı olsaydın, o parayı yine de öderdim... ' dedi.


Ne sevgi dolu, coşkulu bir kardeşlik!.. Ne cömertlik!.. Ne insan kadri bilirlik!.. Ne büyüklük!.. Ümeyye bu cevap karşısında sanki dilsiz kaldı... Kininden kibrinden çatladı... Gururuna yediremedi. Bir köleye bu kadar hürmet etmek ne demekti anlayamadı!.. İslâm kardeşliği hep böyle miydi?.. Ne güzeldi bu kardeşlik Allah'ım bizim insanımıza da böylesi bir kardeşlik nasib et!..


Hz. Ebûbekir (r.a.) Bilal-i Habeşî'yi (r.a.) Resûlullah (s.a.) Efendimiz'in huzuruna götürdü. Orada da büyüklüğünü gösterdi. "Ya Resulallah! Bilal'i bugün Allah rızası için azad ettim." dedi. Resûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz bu hareketinden pek memnun oldu. Ebûbekir'e (r.a.) dua buyurdu.


Bu kardeşlik, bu hizmet, bu cömertlik, karşılıksız kalır mıydı hiç? O sırada Cebrail aleyhisselam geldi. "Velleyli" süresinın 17 ve 18 ayetlerini getirdi. Allah Teâlâ "Temizlenmek üzere malını hayra veren iyiler ondan (ateşten) uzak tutulur." mealindeki ayetleriyle onu müjdeledi.


Bilal Habeşî (r.a.) artık hürdü. İstediği gibi hareket edebilirdi. O hayatı boyunca Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz'den ayrılmadı. Abdest suyunu taşıdı. Sevgili Peygamberimizin şahsî ihtiyaçlarını karşıladı. Evine lazım olan şeyleri dışarıdan alıp getirdi. Savaşlarda geceleri koruma görevlisi oldu. Gündüzleri de gölgelenmesini sağladı. Hazarda seferde müezzinliğini yaptı.


İLK EZAN

O, İslâm'ın ilk müezzini olma şerefine erdi. Resûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimizin emriyle, Hicretin birinci yılında ilk ezanı okudu. Tatlı ve gür sesliydi. Ezan okumağa başlayınca yolda yürüyen Yahudi dahi dinlerdi. Herkes sesine ve namelerine hayrandı. Birgün sabah ezanını okurken "es-Salatu hayrün minen-nevm -Namaz uykudan hayırlıdır." ibaresini eklemişti. Sevgili Peygamberimiz bundan memnun oldu ve her sabah söylemesine izni verdi. Bu hatırası böylece bugünlere ulaştı...


O, cihaddan da hiç geri kalmadı. Bedir Gazvesi başta olmak üzere bütün gezvelere katıldı. Bedir'de kendisine işkence yapan Ümeyye İbni Halefin öldürülmesini sağladı. Onu kibir ve gururuyla, kin ve gayzıyla cehenneme yuvarladı.


Mekke fethi günü Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz'le birlikte Kabe'nin içine girdi. Yine o sevgilinin emriyle Kabe'nin damına çıktı ve fetih ezanını okudu. Tevhid kelimesi onun gür ve yanık sesiyle Mekke semalarında dalgalandı.


Ne büyük mutluluk bu Allahım!.. nereden nereye!.. Dün bu topraklarda senin adını söyleyebilmek için zulüm gören, işkenceler altında inleyen Bilal, bugün Kabe'den Senin adını bütün dünyaya ilan edercesine ezan okuyor... Putlar devriliyor şirkin karanlıkları İslâm'ın nuruyla dağılıyor... Şefkat ve merhamet abideleri sahabiler büyük bayram yapıyor... Herkes serbest diyor. Sevgili Peygamber Müşrikler şaşkın ve mahcup. Kendini yenen koşuyor İslâm'a. Nefsini yenemeyen kin ve gayızlarıyla baş başa kalıyor...


Ey yüceler yücesi Allah'ım! Böylesi bayramları bizlere de nasib et. Müslümanları izzet ve şerefine erdir. Bilal'in bu tatlı sadasını kıyamete kadar devam ettir.


EN HÜZÜNLÜ EZAN

Bilal Habeşî (r.a.) iki Cihan Güneşi Efendimiz dar-ı bekaya göç edince ezan okuyamaz olmuştu. Hatta Medine-i Munevvere'de dahi dolaşamaz olmuştu. Resûlullah (s.a.s.) muhabbetinden hergün gözyaşı döküyordu. Onun ayrlığına dayanamadı. Medine-i Münevvere'de kalmağa tahammül edemedi. Ebûbekir (r.a.) halife secilince ona müracaat etti ve şöyle dedi: "Ben, Resûlullah'ın mü'minin en faziletli ameli, Allah yolunda cihaddır." dediğini duymuştum. Bu sebeble cihad etmek üzere Şam'a gitmek istiyorum dedi. Fakat izin çıkmadı. Ama ezan da okuyamadı. Hz. Ömer (r.a.) devrinde izin verildi. Şam'a gitti İslâm ordusuna katıldı ve cihada başladı.


Bir gün rüyasında sevgili Peygamberimizi (s.a.s.) gördü. "Beni ziyaret etmeyecek misin?" buyurduğunu duyunca Medine'ye geldi. Hz. Hasan ve Hüseyin'in (r.anh) ısrarı üzerine bir sabah ezanı okudu. Ezana başlayınca, Ehl-i Medine yollara döküldü. Onu tatlı sesinden tanıdılar çoluk çocuk Mescide koşuştu. Bilal Habeşî (r.a.) ezan'a başlamıştı ama "Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah" derken kendini tutamadı. Hüngür hüngür ağladı. Resûlullah'ın (s.a.s.) o saadetli günlerini hatırladı. Dünyada bir daha ele geçmeyecek o güzel hatıralar gönlünde canlandı. Ağlayarak, durarak ezanı zor bitirdi. Medinelileri de kendisiyle birlikte ağlattı. Onun son okuduğu ezan bu oldu.


Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) ayrılığına, hasretine dayanamayan Bilal tekrar Şam'a döndü. O mübarek belde Şam-ı Şerifte 641 m. senesinde ahirete göç eyledi. Kabri, Şam'da Babussağîr kabristanlığındadır. Rabbimizden şefaatlerini niyaz ederiz. Amin.


Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1995 - Aralık, Sayı: 118

spacer

E-Devlet Üzerinden Şahıs Şirketi Nasıl Kurulur?



Gün geçtikçe teknolojik gelişmeler hayatınızı kolaylaştırmaya yardımcı olur. Bu gelişmelerden biri E-devletten şahıs şirketi kurma olarak karşınıza çıkar. Şahıs şirketi kurmak e-devlet üzerinden gerçekleştiğinde vergi dairesine gitmenize gerek kalmaz. E-devlet şahıs şirketi kurma işlemleri için internet üzerinden yapılması gerekenler bulunmaktadır. E-devlet şifreniz ile interaktif vergi dairesine giriş yapmanız gerekmektedir. E-devlet’ten şahıs şirketi kurmak için gerekli aşamalar ise şu şekilde aktarılabilir:


● Sistemde işlemler kısmı bulunmaktadır. Buraya tıkladıktan sonra sicil bildirimleri ve işe başlama bildirimi kısımlarına tıklayabilirsiniz.

● Karşınıza iş detayları ile ilgili 5 adımlı bilgi ekranı çıktığında gerekli doldurmaları yapmanız gerekmektedir. Şahıs şirketi ismi gibi önemli bilgileri içeren ekranda mutlaka doğru bilgi girilmesi gerekmektedir.

● Doldurmalardan sonra cep telefonunuza yoklama tarihi bilgileri gelir. Yoklama memurları adrese gelip iş yeri ve evrak kontrolü yapar.


Bu şekilde online şahıs şirketi kurmak için e-devlet sitesinden yardım olmuş olursunuz. Aynı zamandan e-devlet üzerinden şahıs şirketi sorgulama yapabilirsiniz.

spacer

İnsan


İnsan kainatın en değerli varlığı ki Yaradan tüm doğayı onun emrine vermiş. Ancak bu mesuliyet dağlara verilecek olsa şak şak dağılacak kadar ağır. Sorumluluk ve ödevi bu kadar ağır iken insan bu dünyaya zaman harcamak oyalanmak için gönderildiğini düşünmek abes kalır.

Dünyaya ayak basar basmaz geri sayım başlamıştır insanoğlu için.Kendisine verilen bu zaman zarfını nasıl kullanacağını kendi tercihleri belirleyecek.

İnsan bu hatası  günahı elbette olacak pişman olup tövbe etmeyi tercih ederse şefkat ve merhameti ile affetmeyi seven Rabbi'nin kapısı daima ona açık yeter ki kendisine verilen bu süre zarfında yapsın tövbesini.

İnsan uzun ve ince bir yolda olduğu bu hayat maratonunda daima ipi göğüsleme gayesi ile koşuyor bulacaktır kendini. Rakipleri  en yakın çevresi olmak üzere dünyadaki tüm insanlardır. Bu hayat mücadelesinde diğer insanlarla negatif ve pozitif ilişkiler ağında bulacaktır kendisini.

Mağdur olduğunda adalet yokmu diyecek güçlendikçe gücüne güç katmak için mazlumun ahını duymayacak.

İnsanın hayat yolculuğunda toprak, saltanat, güç, başarı önemli unsurlar olacaktır.

Halbuki asıl gayesi bunlar değildi

Rabbini razı  etmekti dünyaya geliş amacı....

spacer

Benzinli Motorlarda Ateşleme Sistemi

 


Her bir bujiye son derece güçlü bir elektrik darbesi iletmeyi kolaylaştıran bir elektrik sistemine ateşleme sistemi denir. Ateşleme bobininden bujiye kadar yüksek voltaj akımı sağlar.

Üreticiler ateşleme sistemlerini özellikle kıvılcım ateşlemeli (SI) motorlarda kullanırlar . Bunun nedeni, hava-yakıt karışımını ateşlemek için bujiyi kullanmalarıdır. Hava-yakıt karışımını ateşlemek için benzinli motorda çalışır. Bununla birlikte, bir dizel motorun ateşleme bobinine ihtiyacı YOKTUR.


Ateşleme Sistemleri Çeşitleri:

Üreticiler araçlarda farklı ateşleme sistemleri kullanırlar. İlk tip, kıvılcımı tetikleyen ‘temas kesici’ mekanizma ile birlikte gelir. Daha önceki nesil araçlarda bu tip ateşleme sistemi kullanılıyordu.


Araba Atesleme Sistemi Nasil Calisir?

Ateşleme Sistemi Devresi



İkinci tip ‘kesicisiz’ veya ‘temassız’ ateşlemedir. Bunda, üreticiler bir anahtarlama cihazı olarak bir optik alıcı veya elektronik transistör kullanırlar. Bu, modern arabalarda bulabileceğiniz en yaygın ateşleme sistemi türüdür.


Üçüncü tip kondansatör deşarj ateşlemesidir . Bu teknolojide, kondansatör aniden içinde depolanan enerjiyi bir bobin aracılığıyla serbest bırakır. Ayrıca, geleneksel ateşlemenin çalışmayabileceği düşük koşullarda kıvılcım üretme yeteneğine de sahiptir. CDI aynı zamanda emisyon kontrol düzenlemelerine uyum sağlamaya da yardımcı olur. Sağladığı çeşitli faydalar nedeniyle modern otomobillerde ve motosikletlerde standart bir özellik haline geldi.


Ateşleme Sisteminin Bileşenleri:

Geleneksel Ateşleme Sistemi aşağıdaki parçalardan oluşur.

Kontak anahtarı

Ateşleme bobini

Distribütör

Yüksek Gerilim Kabloları

Bujiler

Çalışma:

Geleneksel ateşleme sistemi, birincil ve ikincil olmak üzere iki set devre/sargıdan oluşur. Akü, kontak kesici noktalarından ateşleme bobinine 12 volt akım sağlar. Birincil sargıları şarj eder ve ayrıca bobinin çekirdeğini mıknatıslar. Ancak, ikincil sargı birincil sargıya elektriksel olarak BAĞLI DEĞİLDİR. Bir ucu topraklanmıştır ve diğer ucu, ağır yalıtımlı bir kablodan dağıtıcı kapağına geçer. Kontak anahtarını açtığınızda, akım birincil sargıdan temas noktalarından toprağa (toprağa) geçer.


Dönen kam, distribütörün motor tarafından tahrik edilen tahrik miline takılıdır. Tahrik mili döndüğünde, kamı döndürür. Kam, hareketli kesici kolu ittiğinde, oturduğu yerden kalkar. Böylece teması keser. Kontaklar kopar kırılmaz sekonder sargıyı 20.000-25.000 volt civarında yüksek gerilim akımı ile indükler.


Bu yüksek gerilim akımı daha sonra yüksek gerilim kablosundan geçerek dağıtım kapağının tepesine ulaşır. Distribütör kapağı, distribütörün tahrik miline oturur ve tahrik miline doğru döner. Bunu yaparken her bir bujiye karşılık gelen yüksek gerilim kabloları ile hizalanır. Mühendisler, tahrik milinin motorla hizalanmasını, kam loblarının her bir silindirin sıkıştırma stroku sonunda temas noktalarını açacağı şekilde tasarlarlar. Ardından, yüksek voltaj akımı, kıvılcımı oluşturan ilgili bujiye geçer.


Elektronik Ateşleme Sistemi:

Elektronik Ateşleme, önceki nesil araçlarda kullanılan elektromekanik bileşenlerin yerini alan elektronik kontroller kullanır. Elektrik darbelerini oluşturur ve hava-yakıt karışımını ateşlemek için bujilere sağlar . Elektronik Ateşleme, eski sistemle aynı elektromekanik parçaları KULLANMAZ. Bununla birlikte, bujilere elektrik impulsları gönderen ve böylece yakıtı ateşleyen bir elektronik anahtarlama cihazı kullanır . Elektronik ateşleme ayrıca doğru ateşleme zamanlamasını koruma yeteneğine de sahiptir. Ve aynı zamanda sabit bir yüksek akım çıkışı verir.


Avantajlar:

Elektronik ateşleme sistemleri daha verimlidir. Ayrıca eski mekanik olarak kontrol edilen sistemlerden daha yüksek motor beygir gücü seviyelerini desteklerler. Bu sistemin en önemli avantajı mekanik kontrollü olmaktan ziyade devre tabanlı olmasıdır. Sensörler , elektrik anahtarları ve transistörler kullanarak elektrik akımının akışını doğru ve güvenilir bir şekilde kontrol eder . Bu sistemler aynı zamanda oldukça dayanıklıdır.


Elektronik Ateşleme bobini

Böylece Elektronik Ateşleme sistemi, mekanik olarak dönen dağıtıcı kafadan her bakımdan daha iyidir. Yüksek hassasiyeti sayesinde motordaki hava-yakıt karışımının tam olarak yanmasına yardımcı olur. Böylece daha iyi yakıt ekonomisi ve daha düşük emisyon sağlar . Ayrıca elektronik kontrol kullanan birçok sistemi destekler. Denso , ateşleme sistemlerinin önde gelen üreticilerinden biridir

spacer

UYAN ! - M.Akif Ersoy


Baksana kim boynu bükük ağlayan?

Hakk-ı hayâtın senin ey müslüman!

Kurtar o bîçâreyi Allâh için,

Artık ölüm uykularından uyan!


Bunca zamandır uyudun, kanmadın;

Çekmediğin kalmadı, uslanmadın.

Çiğnediler yurdunu baştan başa,

Sen yine bir kerre kımıldanmadın!


Ninni değil dinlediğin velvele...

Kükreyerek akmada müstakbele,

Bir ebedî sel ki zamandır adı;

Haydi katıl sen de o coşkun sele.


Karşı durulmaz, cereyan sîne-çâk...

Varsa duranlar olur elbet helâk.

Dalgaların anlamadan seyrini,

Göz göre girdâba nedir inhimâk?


Dehşet-i mâzîyi getir yâdına;

Kimse yetişmez yarın imdâdına.

Merhametin yok diyelim nefsine;

Merhamet etmez misin evlâdına?


«Ben onu dünyâya getirdim...» diye,

Kalkışacaksın demek öldürmeye!

Sevk ediyormuş meğer insanları,

Hakk-ı übüvvet de bu cânîliğe!


Doğru mudur ye’s ile olmak tebâh?

Yok mu gelip gayrete bir intibâh?

Beklediğin subh-i Kıyâmet midir?

Gün batıyor, sen arıyorsun sabâh!


Gözleri mâzîye bakan milletin,

Ömrü temâdîsi olur nekbetin.

Karşına müstakbeli dikmiş Hudâ,

Görmeye, lâkin daha yok niyyetin!


Ey koca Şark, ey ebedî meskenet!

Sen de kımıldanmaya bir niyyet et.

Korkuyorum, Garb’ın elinden yarın,

Kalmayacak çekmediğin mel’anet.


Hakk-ı hayâtın daha çiğnenmeden,

Kan dökerek almalısın merd isen.

Çünkü bugün ortada hak sâhibi,

Bir kişidir: «Hakkımı vermem! » diyen.


5 Şubat 1330 (18 Şubat 1915)


Mehmet Akif Ersoy

spacer

Çocukluğumuz

 Annemin bana öğrettiği ilk kelime

Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde


Annem bana gülü şöyle öğretti

Gül, Onun, o sonsuz iyilik güneşinin teriydi


Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus

Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus


Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde

Binmiş gelirdi Ali bir kırata


Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından

Asyada, Afrikada, geçmişte gelecekte


Biz o atın tozuna kapanır ağlardık

Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü


Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü

Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman


Ali olmak bir hedef her çocukta


Babam lambanın ışığında okurdu

Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık

Fetihlerde bayram yapardık

İslam bir sevinçti kaplardı içimizi


Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardık

Bediri, Hayberi, Mekkeyi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık


Mekkenin derin kuyulardan iniltisi gelirdi


Kediler mangalın altında uyurdu

Biz küllenmiş ekmekler yerdik razı

İnanmış adamların övüncüyle

Sabırla beklerdik geceleri


Şimdi hiçbirinden eser yok

Gitti o geceler o cenk kitapları

Dağıldı kalelerin önündeki askerler

Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi


Sezai Karakoç


spacer

Hayvanlar Alemi; Kediler

Kedilerin Özellikleri
                                 
Kedi merakı giderilemez bir hayvandır

Kedinin doğal merakı, yaşadığı ortamı algılamaya başladığı andan itibaren ortaya çıkar. Sürekli olarak en belirsiz hareketleri, en hafif sesleri bile araştırmak ister. Sadece bir gözü ve bir kulağı ile uyuduğu söylenir. Bunun dışında yeni nesneleri ve yeni yerleri de araştırır.

Dikkat! Merakı onun için tehlikeli sonuçlar doğurabilir, özellikle evin içinde.

Kedi kusursuz bir denge uzmanıdır
Müstesna bir denge duyusu ile donatılmış olan kedi, en tehlikeli durumlarla bile baş edebilecek, gibi görünür. Dengesini korumak için kuyruğundan yararlanır. Bir kedinin her zaman dört ayağı üzerine düştüğü söylenir, çünkü son derece kısa bir süre içinde beyni ona düşmekte olduğunu söyler. Yine de, belirli bir yükseklikten sonra kazalar oluşabilir ve sonuçları da çok ağır olabilir. Eğer bir apartmanda oturuyorsanız, kediniz ip cambazlarını taklit etmeye bayılsa da, pencere kenarlarında dolaşmasına izin vermeyin.

Kedi son derece bağımsızdır
Bunu herkes bilir: kedi bağımsız bir hayvandır. Sadece kendi kafasına göre yaşar, uyuyacağı ya da dinleneceği yeri kendi seçer, kendi istemedikçe okşanmasına izin vermez. Üstelik pek itaatkar da değildir. Bu bağımsızlık kedinin karakterindedir. Ama kediler sahiplerine ve yaşadıkları ortama son derece bağlıdır. Kediler, yeni bir eve taşınıldığında veya sahipleri değiştiğinde çok sarsılırlar.Özellikle bazı kedi ırkları sahiplerine aşırı derecede bağlıdır ve ona "köpek-kedi" denir.

Kedi gelişmiş bir cinsel içgüdüye sahiptir
Dişi ve erkek kedilerin cinsel faaliyetleri mevsimseldir. İlkbaharın başları ve sonlarında çok yoğundur ve yaz ile sonbahar boyunca devam edip kışın durulur. Cinsel davranışlar ergenlik döneminde oluşur (6 ila 8 aylıkken, erkeklerde biraz daha geç olabilir).

Apartmanlarda yaşayan dişi kediler, doğada serbestçe yasayanlara göre daha az kızgınlık yaşar. Bu dönem sırasında, feronem denilen ve erkek kedilerin algıladığı kimyasal maddeler salgılarlar. Bunun dışında garip biçimde miyavlarlar ve sırt üstü yuvarlanırlar. Dişi bir kedi pek çok erkek kediyi çağırabilir ve onlar da çiftleşebilmek için birbirleri ile savaşmak zorunda kalırlar. Aralarında yalnızca bir tanesi, yani kazanan onunla çiftleşmeye hak kazanır.

Oyun kedinin yaşamında son derece önemli bir unsurdur
Kediler her yaşta oyun oynar. Bu, sağlığının yerinde olduğunun da bir işarettir. Sizin türlü oyun çağrılarınıza severek katılırlar ve bir kaç kedi bir arada yaşıyorsa birbirleri ile de oynarlar.

Ayakları üzerinde durmayı öğrendikleri andan itibaren, yavru kediler oyun oynamaya başlar.Üç haftalık olduklarında, birbirlerine tırmanarak, saldırarak üstünlüğü ele geçirmeye çalışırlar. Tüm bu saldırın oyunlarını anne göz ucuyla izler ve aşırılığa kaçılmamasına dikkat eder.

Bir aylık olduklarında yavrular avcı davranışları göstermeye başlar: avcı içgüdüleri uyanır. Koşar, zıplar, bir top ile oynar, nesneleri elleri ile yakalar ve onu bırakmak istemezler.

Yetişkin olunca kedi daha az oynar, sakinleşir, ama tüm yaşamı boyunca bir oyuncu olarak kalır. Özellikle bazı ırklar. Oyun, kedi ile sahibi arasındaki ilişkinin sağlığı için önemlidir. Bunun dışında, olabildiğince çok oynaması için onu cesaretlendirmelisiniz, ki fiziksel ve psikolojik sağlığını koruyabilsin.

Kedi bedeni ile konuşur
Tabii ki miyavlamaları vardır, ama onlara dikkat ettiğinizde, kedinizin son derece hassas ve zengin ifade yöntemlerine sahip olduğunu göreceksiniz.

Kulaklarına bakın: kulakları size kedinizin o anki duygularını söyler. Onları hafif öne doğru çevirmişse, güven içinde olduğunu belirtir. Aksine, bir ses ile dikkat kesilmişse, kulaklarını arkaya çevirir. Eğer korkuyor ve savunma halinde ise de, kulaklarını arkaya yatırır.

Kuyruğunu hafif hareketlerle sallıyorsa, bu öfkeli olduğu anlamına gelmez. Ama eğer kuyruğu hızla sallanıyorsa, bu öfke ya da korku belirtiyor, olabilir. Dostça duygular içindeyse, kuyruğunu rahat bırakır. Öfke halinde, kuyruğu karnına doğru bir yarım daire oluşturur ve öfkeli bir miyavlama sesi çıkartır.

Tükürür ya da tıslarsa, öfkelendiğindendir. Tırnaklarını çıkartırsa, artık saldırıya hazır demektir.

Sevgisini göstermek için, burnu ya da elleri ile size hafifçe dokunur, burnunu şefkatle üzerinize sürter, bacaklarınıza sürünür ve mırıldanır.

Kedi doğuştan temizdir
Kedi, temizliği için uzun saatler harcar. Belirli bölgeleri üzerinde durarak düzenli biçimde bedenini yalar. Ellerini tükürüğü ile ıslatıp yumuşak bir biçimde yüzünü ve başını temizler. Kulaklarının arkasını da temizlemeye özen gösterir. Dişleri ile tüy kıtıklarını ayıklayabilir. Parmak aralarındaki bölgeleri de temizler.

Yavru kedi, yaklaşık üç haftalık olduğunda temizlik yapmaya başlar. Anne de yavrularını temizlemek, onlara güven vermek için onları yalar.

Kediniz temizlenmeyi bırakırsa, endişelenmeniz gerekir. Bu, veteriner hekiminize bildirmeniz gereken bir hastalığın ilk işareti olabilir. Kedinin temizliği, çok küçük yaşta aldığı tuvalet terbiyesi ile de kendini gösterir. Yavru kedinizi mümkün olduğunca çok ve düzenli olarak tuvalet kutusuna götürün.

Kedi bölgesel bir hayvandır.
Bölgesini belirler ve üç bölüme ayırır.

Birinci bölüm, uyuduğu yerdir ve kimse asla bu bölgeye giremez. Bu, kedinin kendisini tehlikede hissettiği veya rahatsız edilmek istemediği zamanlarda çekildiği bir yerdir.

İkinci bölüm, kedinin yaşadığı yerdir. (apartman veya bahçeli ev) Bu başka kediler veya insanlarla paylaştığı, ama yabancılara karşı da son derece şiddetle savunduğu bir bölgedir.

Son olarak üçüncü bölüm, av, tanışma ve üreme bölgesidir. Burası, kedinin saldırganlığının en üst düzeye ulaştığı yerdir. Bu bölümün boyutları değişebilir. Eğer kedi yalnızca apartman içinde yaşamışsa, bu üçüncü bölüm hiç olmayabilir. Ama tersine bazı kediler bu bölüme öylesine bir önem verebilirler ki, sürekli saldırganlık halinde yaşarlar.

Kedi bölgesini işaretler
Bölgenin işaretlenmesi, kedinin toplumsal yaşamında büyük önem taşır. Kediler, bölgelerini farklı yöntemlerle işaretleyebilirler, işaretlemeye yarayan bilgiler, görsel veya kokularla olabilir.

Bu işaretleme, bölgesine girebilecek yabancıları geri çevirmeye yarar. Bir tür uyarıdır, ama girişi engellemez. İşaretleri, belirli yerleri tırmalayarak bırakır, genellikle, ağaçların altları, eşyaların ayaklan veya kapıların altları. Bunun dışında tüm bedenini de, kokusunu bırakmak için belirli yerlere sürtebilir.

Duvarlara, eşyalara veya nesnelere bıraktığı idrar işaretleri ise tüm erkek kedilerde, dişilerde olduğundan daha sık ve daha önemlidir, kızgınlıktaki bazı dişi kedilerde bunu yapsa bile.

Kedi bölgesini korur
Bölgenin korunması, kısırlaştırılmış erkek kedilerde diğerlerine göre çok daha zayıf bir dürtüdür. Mutlaka kavgaya dönüşmesi gerekmez. Çoğu zaman, daha üstün olan kedi diğerini saldırgan tutumu ve şiddetli miyavlamaları ile ürkütür.

Eğer kedinin bölgesi, yaşadığı apartman dairesi ise, değişik 'yabancılara', yani insanlar veya başka hayvanlara karşı da korunabilir.

Kediler aralarında hiyerarşik bir düzen oluştururlar

Bir yavru gurubunda, çok kısa bir sürede diğerlerinden daha üstün olan yavruları fark edebilirsiniz. Bir arada yasayan birkaç kedi, birinin üstünlüğü altında diğerlerinin ona boyun eğdiği toplumsal bir düzen oluştururlar. Oluşturulan bu hiyerarşi zaman zaman değişebilir ve bazen üstün olan kedi bir süre için bir diğerinin boyunduruğu altına girebilir. Üstün olan kediler her zaman diğerlerinden önce yemek yer. Kısırlaştırılmış kediler, genelde boyun eğenlerdir. Kızgınlıktaki dişi bir kedi,etrafında dönen erkek kedilere hükmeder.

Kedi miyavlamaları ile kendini ifade eder
Kedi, istediklerini anlatabilmek için miyavlamasını değiştirmeyi çok iyi bilir. Herhangi bir şey istemek için, yumuşak ama inatçı bir ses tonu seçer. Daha derinden ve sık sık tekrarlanan bir ses ise sabırsızlığını belirtir, özellikle acıktığı zamanlarda. Onu okşadığınızda, mırıldanmaya dönüşen kesik sesler çıkartabilir ve bu şekilde memnuniyetini bildirir. Çığlığa benzer miyavlamalar çiftleşme veya kavga durumlarında kullanılır. Aynı zamanda korku da belirtebilirler. Bir dişiyi cezbede bilmek için, erkek kedi sabırsız bir şekilde miyavlar. Ama eğer miyavlama daha ciddi, daha öfkeli bir şekle dönüşürse, kedi, kurtulmak istediği bir yabancı ile karşı karşıya, demektir. Yavru kediler, ancak 6 ila 8 aydan sonra miyavlamak konusunda ustalaşırlar.

Kedi tatlı tatlı mırıldanır
Mırıldanmalar, kedinin içinde bulunduğu durumdan duyduğu memnuniyeti ifade eder.

Yavruyken annesinin memesinde iken veya annesi tarafından yalanırken mırıldanır. Yavru annesine muhtaçtır; yetişkin olduğunda sahibine muhtaç olur. Mırıldanma, kedinin bir şey istediğini de ifade edebilir. Örneğin, karnının doyması gibi hoş bir anı da takip edebilir veya uyumak için rahat bir yere çekildiğinde de duyulabilir. Sahibi onu kucağına alıp okşadığında. devam etmesini istediğini belirtmek için de mırıldanabilir. Sahibi eve döndüğü zaman, hoş geldin anlamında da mırıldanabilir. Ama mırıldanma aynı zamanda bir hastalık sırasında, kedi acı çektiğinde, veteriner hekimde veya ölmesinden hemen önce de duyulabilir.

Kedi zamanını uyuyarak gecirir
Kedi, yaşamının % 70'ini uyuyarak geçirir. Bu, onun en başlıca faaliyetidir. Uyandığında müthiş bir enerji harcar. Bunun için de çok uykuya ihtiyacı vardır. Uyumak için tek bir yer seçmez; tam tersine, uyku yerini arzusuna, güneşin durumuna, odanın sıcaklığına göre değiştirmekten hoşlanır. Hafif bir kestirme için, karın üstü yatar, ama daha derin bir uyku için çekildiğinde, yan yatar. Sırt üstü de yuvarlanabilir. Kedi, çok kolay uyur, ama bazen sanki heyecanlanır. Hafifçe kıpırdanır ve daha hızlı solumaya başlar. Endişelenmeyin: yalnızca rüya görüyordur.

Kedinin olağanüstü bir yön bulma duyusu vardır
Yön bulma duyusu, altıncı duyu mu? Kedi, yolunu kaybetmeden pek çok kilometre yol alıp, yola çıkış noktasına geri dönebilir. Kuşkusuz, geri dönmesini sağlayan şaşırtıcı bir görsel hafızaya sahip. Yine de, sahiplerine geri dönebilmek için öylesine uzak yolları nasıl bulabildiğini açıklamak çok güç.

Kedi de yaşlanır
Yaşlılık, on yaşına doğru başlar. Kedi daha sakindir, daha çok uyur, daha yavaş hareket eder. Sanki rolantide yaşamaya başlamıştır. Yemek konusunda ise çok daha kaprisli olur. iştahı kesilir. Temizliğine daha az özen gösterir ve çok daha az yıkanır. Yaşlı kedinize, dinlenmek için geri çekilebileceği çok sessiz bir yer ayarlayın. Temizliğinde, tüylerinde oluşabileceği kıtıkları bir makasla keserek yardımcı olun ve düzenli olarak veteriner hekiminize götürün.

kaynak:zeytinburnuvet




spacer

Eğitim ve Öğretmenlik

İnsanlık tarihi açısından en öenmli faktör olmuştur.Nitekim ilk insan ve peygamber olan Hz.Adem (a.s.) bir öğretmendir. Bakara Süresi 31.ayetinde bahsedildiği üzere "
Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: 'Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin' dedi." Yüce Allah'tan kendisine ihsan edilen ilmi Hz.Adem de insanlığın gerçek vazifesinin ne olduğunu çocuklarını eğitmek sureti ile aktarmıştır.Ancak eğitim almak başka uygulamak yaşam haline getirmek ayrı bir gayreti ve iradeyi gerektirmektedir.Habil ve Kabil örneği gibi.

Eğitim toplumların kalkınması belli bir seviyeye gelmesi için önem arz eden bir unsurdur.Eğitim ve Öğretmene önem arz eden toplumların diğer toplumlara nazaran daha ileri seviyede oldukları görülebilir.

Çünkü toplum ve devlet sistemini oluşturan bireyler  öğretmenin eğitim tezgahından geçmektedir.Mesleğine önem arz ederek uygulayan öğretmenlerin yetiştireceği fertler daha başarılı ve özgüvenli olarak toplum sisteminde yerini alacaktır.Ancak iş olsun diye öğretmenlik yapmak ve ya devlet sistemi tarafından yeterince önemsenmediği için mesleğine odaklanmayan öğretmenlerinde yetiştiriceği bireyler daha karamsar programsız nihayet mesleksiz liyakatsiz olarak toplumda iş yapmak için işler yapacaktır netice de ortaya oranı düşük bir verim ortaya çıkacaktır.


 
spacer

Bosna'da Bir Osmanlı Mirası; Blagaj Tekkesi


Osmanlı dervişlerinin yüzyıllar önce inşa ettiği Blagaj tekkesi mistik havası kültürel ve doğal güzelliği ile Bosna'ya gidenlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken harika bir yer.
Blagaj Tekkesi Bosna Hersek'in Mostar şehrine 12 km uzaklıkta bulunan Blagaj köyündedir.
Kayaların arasından fışkıran su tekkenin içine zarif bir şekilde yansıyor ve adeta doğa ile birleşen bir huzur ortamı oluşturuyor.
Osmanlı dervişlerinin burayı tercih etmenin en önemli sebebi doğa ortamının sunduğu huzur.
Tekkenin mimarisi ise etkileyici ve özgün.Hem Osmanlı hem geleneksel Bosna mimarisinin izlerini taşıyor.Tarihi yapının zarif taş işçiliği Osmanlı sanatını yansıtırken Tekkenin iç kısmında dervişlerin hayatına dair izler bulmak mümkün.
Tekkenin iç kısmında bulunan bulunan duvar süslemeleini ve kaliğrafif yazılar hem dini hem sanatsal izler taşımakta.


 

spacer