Peygamber Efendimizin (s.a.v) Güzel Ahlakı

Peygamber Efendimiz (Allahumme salli ala seyidina Muhammed) ahlakın güzelliklerini tamamlamak için gönderilmiştir.

O'nun her hali ve sözü fazilettir ve Müminler için örnek alınması gereken ulvi değerlerdir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) ünsanların en güzel ahlaklısı idi ki O'nun ahlakı Kur'an ahlakıdır.

*Hiçbir çirkin söz söylemez ve hiçbir çirkin harekete tenezzül etmezdi.

*Kötülüğü kötülükle karşılamaz,affeder ve bağışlardı.

*Hiçbir zaman hak ve gerçek söze aykırı beyanda bulunmazdı.



*Sade fakat temiz giynirdi."Temizlik imandandır" buyurarak temizliğe ne denli ehemmiyet verdiğini belirtmiş,ashabına mescide temiz gelmelerini tembih ederdi.

*Aile hayatında çok geçimli idi.Evinde boş oturmaz ev işlerinde hanımlarına yardım ederlerdi.Aile efradını veya hizmetçilerini azarlayıp vurduğu görülmemiştir.Hz.Aişe (r.anha) validemiz şöyle dediği rivayet edilir : "Resulallah (s.a.v) ne bir hizmetçisine ve ne de bir hanımına asla vurmadı."

*En çok şefkate muhtaç olan yoksullara,öksüz ve yetimlere,çocuklara merhamet gösterirlerdi.

*O'nun merhamet ve sevgisi insanlarla sınırlı değildi.Çünkü O (s.a.v) alemlere rahmetti.Hayvanlara ve bitkilere de şefkat ve merhamet gösterir ve bunu insanlara öğretirdi.Bir defasında dışarıda kalmış bir kedinin sesini duyunca bizzat kendisi içeri almış ilgilenmişti.Hastalanmış hayvanların tedavisi ile meşgul olur iyileşmeleri için çaba sarfederdi.Müminleri hayvanlara şefkat göstermeleri hususunda teşvik ederlerdi.

Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki:

"Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: 'Bu köpük de benim gibi susamış.' deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti."

Resûlullah'ın yanındakilerden bazıları:

"Ey Allah'ın Resûlü! Yani bize hayvanlar (a yaptığımız iyilikler) için de ücret mi var?" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Evet! Her 'yaş ciğer' (sahibi) için bir ücret vardır."

Sadece hayvanlara değil tüm canlılara merhemeti önerir di ki ;“Kıyametin kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz” diye buyuran kendileridir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) kendisinden birşey istendiğinde isteyeni reddetmez elinde varsa verir,yoksa va'd ederlerdi.

O her hususta fazilet timsali idi.O bütün alemlere rahmettir.

Salat ve Selam olsun Sana Ey Allah'ın Resulü Muhammed Mustafa!

Seni hakkıyla bilen ve medheden Alemlerin Rabbi Allahü Teala'dır.
Allahumme salli ala Seyidina Muhammedi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim.


spacer

Mesleki Rehberlik Nedir? Mesleki Rehberliğin Amaçları

Her öğrenciye mesleki tercihlerinde, kendilerine uygun olan mesleklere yönelmesini sağlamalarında, iş yaşamı ve mesleğe hazırlanmalarında gerekli olan rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri verilir. Hizmetler bir süreçtir ve okul öncesi dönem ile başlar. Hizmetlerde öğrencinin gelişim dönemi ve bireysel özellikleri dikkate alınır. Öğrenciye meslek alanı veya bir meslek seçimi baskısı yapılamaz.

Mesleki Rehberlik bireylerin farklı meslekleri tanımaları, kendilerine uygun meslekleri seçebilmeleri, mesleklere hazırlanmaları ve mesleki yönde gelişebilmeleri amacı ile yapılan yardımlardır. Bireyin belirli bir yaştan sonra olan yaşamında mutlu ve başarılı olarak gelişmesini etkileyen olaylardan biri de meslek seçimidir.

Bireyler mesleklerini erken yaşlarda değil mesleki karar yaşlarına ulaştıktan sonra seçmeleri gerekir. Öğrencileri ilerde kolay iş bulabilecekleri, maddi ve manevi yönü yüksek mesleklere yöneltme anlayışı yapılan en büyük yanlıştır. Bireyin kişilik özellikleri, ilgi, yetenek ve yeterlilikleri göz önüne alınmalıdır.

Meslek seçimlerinde bireylere cinsiyet ayrımı yaparak mesleklere yönlendirmek yapılan en büyük yanlışlardan biridir. Ayrıca iyi meslek bireyin ilgi, yetenek ve kişiliğine uygun olan mesleki doyum sağlayacak olan meslektir. Öğrenciler anne baba veya çevrenin istediği mesleğe değil kendi seçimlerine ve kararlarına uygun olan mesleğe yönelmelidir. Her bireyin en iyi yapabileceği en az bir meslek bulunmaktadır.

Mesleki Rehberliğin Amaçları

1-Bireye meslek seçiminde meslekler ile ilgili bilgilere ulaşmada gerçekçi ve objektif biçimde yardımcı olmak,

2-Bireyin yetenek ve becerilerini keşfetmelerinde yardımcı olmak ve kendisi veya toplum açısından değerlendirmelerine yardımcı olmak,

3-Mesleğinin ve işinin değeri olduğunu anlamasına, takdir etme, çalışamaya karşı olumlu tutum içinde olmasına yardımcı olmak,

4-Farklı türlerdeki meslek, iş ve faaliyetler hakkında kaynaklardan bilgi edinmelerini sağlamak,
Bireyin mesleki olgunluk düzeyini arttırmak
spacer

23 Nisan'da Ne Oldu? 23 Nisan Çocuk Bayramının Anlam ve Önemi

Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış yıldönümüdür.





Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 23 Nisan 1920'de açılmıştır.
Bu süreçte Türk Milleti hala bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesi içindedir.

23 Nisan gününün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak ilan edilmesi 1924 yılında olmuştur.

23 Nisan kutlamaları tüm ülkede coşku ve heyecanla kutlanmaktadır.Bu kutlamalara dünyanın dört bir tarafından farklı ülkelerden gelen çocuklarda iştirak etmektedir.

fp Akademi


spacer

Photoshop Programı Nedir?

Photoshop gelişmiş oldukça önemli özelliklere sahip resim editörü bir grafik tasarım programıdır.Genellikle resim oluşturmak için değil de var olan bir resimi şekillendirmek amacıyla kullanılan bir programdır.Photoshop programının,renk ve efektlerle çalışma,fotomontaj rötuş,onarma,kolaj,fotoğraf birleştirme gibi kullanıcının hayal gücüne de bağlı önemli fonksiyonları bulunuyor.

Photoshop programını hobi olarak kullananlar olduğu gibi profesyonel olarak mesleki kariyerini bu program üzerine inşa edenler de bulunmaktadır.

Photoshop programı genelikle medya alanında internet sitelerinde manşet  resimleirnin oluşturuması,fotoğrafçılık alanında ve grafik tasarım alanında özel gün ve reklam tasarımlarında kullanılıyor.

fp Akademi


spacer

Risk Analizi Nedir? Risk Analizi Nasıl Yapılır?


Risk analizi işyerinde sağlık ve güvenliği etkileyebilecek unsurların kontrolü amacıyla geliştirilmiş sistematik bir yaklaşımdır. Esas amacı, işyerindeki mevcut riskleri belirlemek, önceliklendirmek, riski ortadan kaldırmaya öncelik vererek uygun önlemlerle riski kontrol altına almaktır.

İş Sağlığı ve Güvenliği Risk yönetiminin amacı; iş kazaları ve meslek hastalıklarını oluşturan nedenler ve bunları etkileyen faktörler ile ilgili mümkün olan en geçerli ve doğru bilgiyi toplayarak görünmeyen tehlikelerin ortaya çıkmasını engellemek için etkili bir güvenlik ağı kurmaktır. İyi bir risk analizi, doğabilecek kazalardan korunma açısından büyük değer taşır ve görünmeyen tehlikelerin ortaya çıkarılmasını, etkili güvenlik önlemlerinin alınmasını sağlar.

Bir risk ile karşı karşıya kalındığında ilk önce yapılması gereken şey o riski oluşturacak kaynak olayı ve riskin etkilerini belirlemektir. Böylece riski tanımak daha kolaylaşır ve riske karşı ne gibi önlemler alınacağı daha rahat bir şekilde ortaya konulabilir. Ayrıca, kötü belirlenmiş risklerin daha başka risklerin doğmasına neden olacağını belirtmekte fayda vardır.

Risk Analizi Nasıl Yapılır?

Risk değerlendirmesinde, riskleri tespit etmek için izlenebilecek birçok yol vardır. İşletmenin yapısı, süreçlerin özellikleri, gerçekleştirilen görevler ve kullanılan teknolojiye göre mevcut birçok yöntemden biri seçilebilir. Bu yönde herhangi bir zorlama bulunmamaktadır.

Birçok işletme için, 5-adım yaklaşımı hem kolay anlaşılır hem de ihtiyaç duyulan yönlendirmeyi sağlamaktadır.

1-) Tehlikelerin Belirlenmesi
Bu adımda çalışanlara, üretime ve işletmeye nelerin zarar verebileceğini belirlemeniz gerekir.

2-) Tehlikelerin Değerlendirilmesi
Birinci adımda oluşturduğunuz tehlikeler listesinin değerlendirilmesi ile hangileri için ne tür önlemler alınacağının ve hangileri için risk derecelendirilmesi yapılması gerektiğine karar verilir.

3-) Risklerin Derecelendirilmesi
İkinci adımda, risk derecelendirilmesi yapılmasına karar verilen tehlikelerin her biri için ayrı ayrı risklerin ağırlık oranları hesaplanarak derecelendirme yapılır ve riskler öncelik sıralamasına tabi tutulur.

4-) Kontrol Önlemlerinin Uygulanması
İkinci ve üçüncü adımlarda alınmasına karar verilen önlemlerden hemen ortadan kaldırılabilecek tehlikeler için gerekli önlemler alınır ve tekrar ortaya çıkmamaları için uygun bir kontrol periyodu belirlenir. Belirli bir maliyet ve zaman gerektiren ve acil olmayan önlemler için uygulama planları yapılarak uygulamaya konulur.

5-) Denetim, İzleme ve Gözden Geçirme
İşyerlerinde gerçekleştirilen risk yönetiminin tüm aşamaları ve uygulaması düzenli olarak denetlenir, izlenir ve aksayan yönler yeniden gözden geçirilir.(K:ozdenosgb)
spacer

Organik Ürün Nedir? Organik Tarım Üretimi Nasıl Yapılır?

Organik Ürün Nedir?

Organik besin talebine yönelik dünyanın birçok yerinde bir atış olduğu görülmektedir. Bu talep organik ürün nedir sorousunu bereberinde getirdi.

Kısaca tanımlayacak olursak organik ürün; tarım ürününün işlenmesi ve yetiştirilmesi süreçlerinde yabancı kimyasal maddelerin kullanılmamasıdır.

Organik bitkisel üretimde toprağın biyoçeşitliliğini geliştiren, toprağın organik maddesini koruyan veya artıran, toprağı sıkıştırmayan ve erozyonu engelleyen toprak işleme teknikleri kullanılır. Organik tarımda kullanılan üretim teknikleri çevre kirliliğini engellemeli veya minimuma indirmelidir.

Organik üretimi klasik yetiştirmeden ayıran uygulamaları şu şekilde sıralayabiliriz;

• Pestisitler kullanılmaz     

• Doğal gübrelerle yetiştirilirler   (hayvan gübresi, organik gübre)

• Otlar doğal olarak kontrol edilir    (Ürün rotasyonu, toprağı sürme)

• Böcekler doğal yöntemler kullanılarak kontrol edilirler (kuşlar, kapanlar, yararlı böcekler)  kullanılır.(saglıkafiyet.com)

Organik Tarım Üretimi Nasıl Yapılır?

Organik gıda üretimi özel çiftliklerde yapılmaktadır. Bu çiftliklerin hem havası hem de toprağı sürekli olarak kontrol altında tutulmaktadır. Organik gıda üretilirken gübre olarak doğal gübre kullanılmaktadır. Sulamada kullanılan su ise her aşamada sıkı bir şekilde denetlenen bir sudur. Ürünlerin yetiştirilmesinde kesinlikle kimyasal ilaç kullanılmamakta, tarlaları böcek ve benzeri zararlı maddelere karşı o zararlı maddeleri yok eden başka zararsız böcekler tarlaya salınmaktadır. Yani biyolojik savaş yapılmaktadır. Ürünlerin yetiştirilmesinde kesinlikle hormon kullanılmamaktadır. Organik tarımla yetişen tüm ürünler kesinlikle hormonsuz ürünlerdir.

 Organik gıdalar üretilirken ürünlerin hasadı besin değerleri açısından en uygun olan zamanlarda yapılmaktadır. Organik tarım, hatalı uygulamalarla bozulan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik bir uygulamadır. Bu üretim yöntemi, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermektedir. Üretim aşamasında sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve mineral gübrelerin kullanılması yasaklanmıştır. Bunun yanında, organik ve yeşil gübreleme uygulanmaktadır. Bu sayede toprak korunmakta, bitkinin direnci artmakta, zararlılarla savaş sırasında doğal düşmanlardan yararlanılmaktadır. Bütün bu işlemler kapalı bir sistemde oluşturulmaktadır. Organik tarım ile üretim miktarı artırılırken ürün kaliteli de yükselmektedir.(organikurunler.com)

spacer

Yalın Altı Sigma Nedir?

Yalın Altı Sigma, verimlilik yönetiminde kullanılan en etkili iki yaklaşımın sentezidir. Yalın Yönetimin değere ve israfa odaklanan yalın yaklaşımı ile Altı Sigmanın güçlü iyileştirme araçlarının birlikte kullanılmasıdır. Yalın Yönetim prensiplerinin beşinci adımı olan “mükemmellik arayışı” Altı Sigma araçları ile en iyi şekilde sağlanabilir.

Altı Sigma, mevcut ve elde edilebilir her türlü veriyi bilimsel yaklaşımlar kullanarak iyileştirmeleri sistematik hale getirmeyi hedefleyen proje odaklı bir ekip çalışmasıdır.

Projeler kuruluşun stratejilerine, maliyetlere ve müşteri beklentilerine odaklanır. Müşteri beklentileri sağlanarak maliyetleri azaltmayı hedefleyen kuruluşları Yalın Yönetimin mükemmellik arayışına götüren bir yönetim biçimidir.

Yalın 6 Sigma’ da her proje,  problemi çözmek için oluşturulan bir ekip tarafından yönetilir. Ekiplere, proje yürütme ve problem çözme teknikleri ile donatılmış Yeşil Kuşak ya da Kara Kuşaklar liderlik eder.

İşte bu noktada Yalın Altı Sigma nedir diye sorulduğunda;

•    Firmanın amaç ve değerleriyle başlayan,
•    Yalın düşünceyi destekleyen,
•    Yalın yönetim anlayışı ile bütünleşen,
•    Değeri müşteri gözüyle tanımlayan,
•    İsraflara odaklanan,
•    Bilimden destek alan,
•    Veriyi bilgiye dönüştüren,
•    Değişkenliği azaltmayı hedefleyen,
•    Çalışanların katılımını gerektiren,
•    Ekip ruhunu aşılayan,
•    Çalışanlara da değer katan,
•    Sürekli iyileştirmeyi sistematik hale getiren,
•    Kalite, maliyet ve hıza aynı anda odaklı olan,
•    Koşulsuz müşteri memnuniyetini hedefleyen,
•    Sadece bir performans ölçüm metriği değil, aynı zamanda bir yönetim modeli olan,
•    Sonuçları kalıcı olan,
•    geçici bir heves olmayan,
•    …

Stratejik bir araç… bir felsefe… bir verimlilik yönetimi… diyebiliriz.

(K:sigmacenter.com)
spacer

Sivaslılar'dan Belediyeden Komik Talep

Diriliş Ertuğrul dizisinin 115. bölümünde tarihte de var olan Saadettin Köpek karakterinin Sivas’a geleceğini öğrenen Sivaslılar, 'Köpek’e pusu kurmak için hem telefonla arayarak hem de sosyal medya üzerinden Sivas Belediyesi'nden otobüs istedi.

Taleplerin artması üzerine belediye yetkilileri sosyal medya üzerinden açıklama yaptı. Açıklamada, “Kıymetli Yiğidolar. Diriliş dizisinin 115. bölümünde Saadettin Köpeğin Sivas Taşlıdere mevkiine geleceği ve pusu kurulması için vatandaşlarımızın Belediyemiz otobüsleri ile Taşlıdere’ye taşınacağı konusu doğru değildir. Çılgın Sivaslı Alpler. Lütfen senaryoya müdahale etmeyelim.” denildi.

Tarihte yaşamış olan Sadettin Köpek, 1239 yılında, Sivas Subaşısı Hüsamettin Karaca tarafından öldürülmüştü.

Daha önce de Kurtlar Vadisi dizisinde ölen Çakır tiplemesi için Türkiye’de birçok ilde cenaze namazı kılınmış, gazetelere taziye ilanları verilmişti.
spacer

Peygamber Eendimizin (s.a.v)'in İsra ve Mirac Mucizesi Ne Zaman ve Nasıl Meydana Geldi

Hicretten bir buçuk sene önce, Recep ayının 27. gecesiydi. Bu gecede Peygamber Efendimizin en büyük mucizelerinden biri olan İsra* ve Mirâc** mucizesi vuku buldu.

Mezkûr gecede Cebrail (a.s.) geldi ve Resûl-i Zîşan Efendimizi Mescid-i Haram'dan*** alıp Burak ile Mescid-i Aksâ'ya**** götürdü. Oradan da, gökyüzündeki harika icraat ve Cenâb-ı Hakkın kudretine delalet eden âyet ve alâmetlerin birer birer gösterilmesi için, semavata çıkarıldı. Sema tabakalarında bulunan bütün peygamberlerle görüştürüldü. Oradan da "imkân ve vücub ortasında Kab-ı Kavseyn ile işaret olunan" makama çıktı. Kendilerine bir çok acib ve garip şeyler temaşa ettirildi. Ve bilemeyeceğimiz, anlayamayacağımız bir şekilde mekândan münezzeh olan Cenâb-ı Hakkın bizzat kelamını işitti ve Cemal-i Pâkini müşahede etti. Aynı gece hâne-i saâdetine geldi.

Cenâb-ı Hak, sevgili Resûlünün zâtıyla ilgili bu mûcizesini Kur'ân-ı Azimüşşan'ında bize şöyle haber verir:

"Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan alıp, çevresini mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir."1

Bu âyet-i kerime aynı zamanda İsra ve Mirâc mûcizesinin hikmetini de beyan etmektedir. O da, Resûl-i Kibriya Efendimize, Cenâb-ı Hakkın kudretine delâlet eden harikaların gösterilmesidir.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Sözler isimli eserinin Mi'râc-ı Nebeviye'ye dâir kısmında şöyle der:

"Mi'râc meselesi, erkan-ı îmâniyenin usûlünden sonra terettüp eden bir neticedir. Ve erkan-ı îmâniyenin nurlarından meded alan bir nurdur. Erkan-ı îmâniyeyi kabul etmeyen dinsiz mülhidlere karşı elbette bizzat ispat edilemez. Çünkü, Allah'ı bilmeyen, peygamberi tanımayan ve melâikeyi kabul etmeyen veya semâvâtın vücûdunu inkâr eden adamlara Mirâc'dan bahsedilmez. Evvelâ, o erkânı ispat etmek lâzım geliyor." (Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s.514)

Peygamber Efendimizin Mübarek Lisanından İsra ve Mi'rac Mu'cizesi:

İsra ve Mirac mucizesi, zaman ve zemin kayıtlarının dışında mülk ve melekuta dair sırlarla dolu Rasul-i Kibriya efendimizin muazzam bir mucizesi olduğundan, müteaddid tariklerle güzide sahabiler tarafından Peygamberimiz (s.a.v.)'den nakledilmiştir… Bu güzide sahabelerin rivayetlerine göre:

Resul-i Kibriya Efendimiz, bir gece Ka'be-i Muazzama'nın Hatim kısmında yatarken Hazret-i Cebrail gelip göğsünü yardı; ve kalbini zemzem suyu ile yıkadıktan sonra içine hikmet doldurup eski haline koydu. Sonra beyaz bir binit (Burak) getirildi. Habib-i Kibriya Efendimiz, ona bindirildi. Cibril'in (a.s.) refakatında yol aldılar.

Burak, adımını, gözün erişebileceği yerin ilerisine atıyordu. Resûl-i Ekrem Efendimiz, Cibrîl (a.s) ile birlikte Beyt-i Makdis'e vardı. Orada, bütün peygamberlerin toplanmış olduğunu gördü. Onlara imam oldu ve birlikte namaz kıldı.

Resûl-i Ekrem Efendimizin, Mescid-i Aksâ'da bütün peygamberlere imam olarak namaz kıldırması demek onların şeriatlarının asıllarına vâris-i mutlak olduğunu göstermesi demekti.2

Sunulan Üç Bardak

Peygamber Efendimize, orada birinde süt, birinde şerbet ve diğerinde ise su bulunan üç bardak takdim edildi. Takdim esnasında,

"Eğer, suyu alırsa kendisi de ümmeti de ihtiyaçsız ve kanâatkar olur. Şerbeti alırsa kendisi de ümmeti de mahrumiyete düçar olur. Şayet sütü alırsa kendisi de ümmeti de doğruyu bulur." diye bir ses işitti.

Resûl-i Ekrem, süt bardağını alıp içti. Bunun üzerine Cebrâil,

"Yâ Muhammed" dedi. "Sen, fitrî ve tabiî olanı seçtin. Sen de ümmetin de doğru yola iletildiniz."3

Semâvâta Yükselme ve Peygamberlerle Görüşme

Beytü'l-Makdis'de yüksek makamlara çıkmak için Mir'ac merdiveni kuruldu. Peygamber Efendimiz, bu merdivene Cebrâil (a.s.) ile birlikte bindirildi ve birlikte yükseldiler... Nihâyet dünya semâsına vardılar. Hz. Cebrâil gök kapısını çaldı:

"Kim o?" denildi.
"Cibril'im!"
"Yanındaki kim?"
"Muhammed."
"Ona gelsin diye haber gönderildi mi?"
"Evet, gönderildi."

Bundan sonra gök kapısı açıldı ve dünya semâsının üstüne çıktılar. Resûl-i Ekrem Efendimiz, orada oturan bir zât gördü. Sağ ve sol yanında bir takım karaltılar vardı. Sağına bakınca gülüyor, soluna bakınca ağlıyordu. Resûl-i Ekrem Efendimize,

"Hoş geldin, safa geldin, salih peygamber, salih oğul!" dedi.

Peygamber Efendimiz, Cebrâil'e,
"Bu kim?" diye sordu.
Hz. Cebrâil şu cevabı verdi:

"Bu senin baban Âdem'dir. Şu sağındaki, solundaki karaltılar da çocuklarının ruhlarıdır. Sağındakiler Cennetlik, solundakiler Cehennemlik olanlardır. Sağına bakınca güler, soluna bakınca ağlar."4

Buradan ikinci semâya yükseldiler. Gök kapısı açıldı ve Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, orada Hz. Yahya ve Hz. İsâ (a.s.) ile karşılaştı.

Hz. Cebrâil, "Bu gördüklerin Yahya ve İsâ'dır. Onlara selâm ver." dedi.

Selâmlaştılar ve onlar Peygamber Efendimize,

"Hoş geldin, safa geldin sâlih peygamber, sâlih kardeş." dediler.

Bundan sonra Resûl-i Kibriyâ Efendimiz Cebrâil ile birlikte aynı minval üzere üçüncü katta Hz. Yusuf, dördüncü katta Hz. İdris, beşinci katta Hz. Hârun, altıncı katta Hz. Mûsa ve yedinci katta da Hz. İbrâhim (a.s.) ile görüştü. Onların hepsi de kendisine "hoş geldin"de bulundular ve mirâcını tebrik ettiler.

Sidre-i Müntehâ'da

Cebrâil (a.s.), yedinci kat semâdan Resûl-i Ekrem Efendimizi alıp yükseklere çıkardı. Daha sonra Habib-i Kibriyâ'nın karşısına Sidre-i Müntehâ sahası açıldı.

Cebrâil (a.s.),

"İşte, bu Sidre-i Müntehâ'dır. Ben, buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım." dedi ve oradan ileriye tek adım atmadı.

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Sidre-i Müntehâ'dan dört nehirin aktığını gördü.

Ayrıca Peygamber Efendimiz, burada Cebrâil'i (a.s.) bir kere daha aslî şekil ve suretinde gördü. Daha önce de kendilerine Risâlet vazifesi verildiği sırada onu Mekke'nin Ciyad mevkiinde ufku kaplayan haşmetli kanatlarıyla görmüştü.

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz daha sonra yanında Cebrâil (a.s.) olmadığı halde "imkân ve vücûb ortasında Kâb-ı Kavseyn ile işâret olunan" makama vardı. Bundan sonra mekândan münezzeh Zât-ı Zü'l-Celâlin sohbeti ve cemâliyle müşerref oldu.

Mevlid yazarı merhum Süleyman Çelebi Hazretleri, gayet nezih bir tarzda o anı şöyle tasvir eder:

Söyleşirken Cebrâil ile kelâm
Geldi Refref önüne virdi selâm.

Aldı olşâh-ı cihânı ol zamân
Sidre'den götürdü vü gitdi hemân

Bir fezâ oldu o demde rû-nümâ
Ne mekân var anda, ne arz ü semâ

Kim ne hâlidir ne mâlî ol mahal
Akl ü fikr etmez o hâli fehm ü hal

Ref' olup ol şâha yetmiş bin hicâb
Nûr-ı tevhîd açdı vechinde nikâb

Her birisinden geçerken ilerü
Emr olurdı, "Yâ Muhammed, gel berü"

Çün kamusını görüp geçdi öte
Vardı irişdi ol ulu Hazret'e

Şeş cihetten ol münezzeh Zü'l-Celâl
Bî-kem ü keyf ana gösterdi cemâl

Zâten ol sultân-ı mâzâgâ'l-basar
Eylemişti Hakka tahsîs-i nazar

Âşikâre gördü Rabbü'l-izzeti
Âhirette öyle görür ümmeti

Bî-hurûf ü lafz ü savt ol pâdişah
Mustafâ'ya söyledi bî-iştibâh.

Beş Vakit Namazın Farz Kılınışı:

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Mirâc gecesinde bir çok İlâhî tecellilere, hitap ve iltifatlara mazhar kılındı. Erkân-ı îmâniyenin hakikatlarını göz ile gördü; melâikeyi, Cenneti, âhireti, hatta Zât-ı Zü'l-Celâl'i müşâhede etti.

Ayrıca bu gecede her gün beş vakitte namaz kılınması emredildi.Cenâb-ı Hak, ilk önce her gün 50 vakit namazı farz kıldı. Peygamber Efendimiz, dönüşünde Hz. Musâ'ya uğrayınca o,

"Allah Taâla, ümmetine neyi farz kıldı?" diye sordu.Peygamber Efendimiz,
"50 vakit namazı farz kıldı" dedi.
Hz. Mûsa,
"Rabbine dön ve eksiltmesi için niyazda bulun! Ümmetin, buna takat getiremez" dedi.
Resûl-i Ekrem dönüp Cenâb-ı Hakka yalvardı. Allah Teâla, 10 vakit namazı indirdi.
Resûl-i Ekrem, yine Hz. Musâ'nın yanına döndü,
"Allah, 50 vakit namazdan 10 vaktini indirdi" dedi.
Hz. Mûsa,
"Rabbine dön ve niyazda bulun. Çünkü, ümmetin buna da güç yetiremez" dedi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz yine Cenâb-ı Hakka döndü ve niyazda bulundu. Allah Taâla 10 vakit daha indirdi.
Peygamber Efendimiz, tekrar dönüp Hz. Mûsa'nın yanına geldi ve
"Allah, 10 vakit daha indirdi" dedi
.Hz. Mûsa yine,
"Rabbine dön ve niyazda bulun! Çünkü, ümmetin buna da güç yetiremez" dedi.

Hz. Resûlullah, yine döndü ve yüce Allah'a niyazda bulundu. Cenâb-ı Hak, yine 10 vakit daha indirdi. Aynı şekilde 10 vakte indirilinceye kadar Peygamber Efendimiz, tekrar tekrar Cenâb-ı Hakka niyazda bulundu.

10 vakte indirilince Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, tekrar Hz. Mûsa'ya uğradı. Hz. Mûsa yine söylediklerini tekrarladı:

"Rabbine dön ve yalvar! Ümmetin bunun hakkından da gelemez" dedi.

Resûl-i Kibriyâ, yine dönüp yüce Mevlâ'sına niyazda bulundu. Cenâb-ı Hak şöyle buyurdu:

"Yâ Muhammed, Benim katımda, hüküm değişmez! Onlar, her gece ve gündüzde 5 vakit namazdır. Her namaz için de 10 ecir vardır ki, bu da 50 namaz eder."

Bundan sonra Peygamber Efendimiz, yine dönüp Hz. Mûsa'ya uğradı. Hz. Mûsa,

"Neyle emrolundun?" diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.),
"Her gün beş vakit namazla emrolundum" dedi.
Hz. Mûsa,

"Ümmetin her gün beş vakit namaza da güç yetiremez. Ben, senden önce insanları, İsrâiloğullarını çok tecrübe ettim, bilirim. Sen, dön de biraz daha indirmesini Rabbinden niyaz et" dedi.

Fakat Resûl-i Ekrem Efendimiz,

"Rabbime çok niyâz ettim. Bir daha niyazda bulunmaya hayâ ederim"(Sîre, 2/50) dedi.

Böylece, 5 vakit namaz farz kılındı ve Resûl-i Kibriyâ Efendimiz tarafından Mirâc gecesinin cin ve inse bir hediyesi oldu.

Dipnotlar:

* İsrâ: Gece yürüyüşü ve yolculuğu demektir.

** Mi'râc: Yükseğe çıkmak mânâsında olan "uruç"tan alınmış bir isimdir ve merdiven demektir. Bu itibarla Mi'râc, Resûl-ü Ekrem Efendimizin yeryüzünden ulvî makamlara yükselme vasıtası demek oluyor. Mi'râc'ı anlatan hadislerde Peygamber Efendimizin "urice bi (yükseğe çıkarıldım) tâbiri sebebiyle bu mu'cize Mi'râc adıyla anılmıştır.

***Mescid-i Haram: Mekke mescididir ki, Kâbe-i Muazzamanın etrafında ve Kâbe'yi içine alan bugünkü tavaf sahasıdır. Bu mübârek sahaya Harem-i Şerif de denilir. Harem denilmesi, bu sahaya hürmet göstemenin vâcib olması sebebiyledir.

****Mescid-i Aksâ: Kudüs mescididir. Diğer bir adı Beyt-i Makdis'tir. Yeryüzünde ilk defa Kâbe, ondan sonra Mescid-i Aksâ bina kılınmıştır. Mescid-i Haram'dan yaya yürüyüşüyle bir aylık uzaklıktadır.

1. İsra Sûresi, 1.
2. Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 525.
3. İbni Hişâm, Sîre: 2/38

4. Müslim: 1/102 "Sultan-ı mâ zağa'l-basar" gözü gördüğünden şaşmayan sultan demek. Peygamber Efendimiz kastediliyor. Çünkü, Kur'ân-ı Kerîm aynı hakikatı ifade ediyor. "Göz ne şaştı, ne de başka birşeye baktı." (Necm: 53/17)

Selam ve dua ile...

(Kaynak:sorularlaislamiyet.com)

spacer

Orhan Veli Kanık Kimdir? Hayatı ve Eserleri

Babası İzmir tüccarlarından Fehmi Bey'in oğlu müzisyen Veli Bey (İzmir, 1881-1953) annesi de Beykoz'un ileri gelenlerinden tüccar Hacı Ahmet Bey'in kızı Fatma Nigar Hanım'dı (İstanbul, 1894-1962). Nigar Hanım'la evlendiği sırada "Muzika-i Hümayun"da bulunan Veli Bey, Cumhuriyet'le birlikte Cumhurbaşkanlığı Armoni Orkestrası'nın şefi oldu. Sonra Konservatuvar'da profesörlük, Ankara Radyosu'nda müdürlük yaptı. Yazar Adnan Veli (1916-1972) ve Fürüzan Yolyapan kardeşleridir.

Orhan Veli ilkokula Beşiktaş Akaretler İlkokulu'nda başladı, Galatasaray Lisesi'nin ilk kısmına geçti, beşinci sınıfı Ankara Gazi İlkokulu'nda okuyarak ilkokulu bitirdi. Ortaokul ve liseyi de Ankara'da okuyan Orhan Veli, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi. İki yıl sonra buradan ayrılarak çalışma hayatına başladı. Bir yıl kadar yardımcı öğretmenlik yaptı. PTT Genel Müdürlüğü'nde çalışırken (1936-1942), askere alındı. Yedek subaylığı Bolayır'da geçti.

Orhan Veli KanıkMilli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'na çevirmen olarak girdi. İki yıl sonra ayrılarak, 28 sayı yayımlanan Yaprak dergisini çıkardı. Orhan Veli, 1950'de Ankara'da bir kaza geçirdi. Karanlık bir sokakta, belediyece açtırılan, ama çevresine hiçbir işaret ve lamba konulmayan bir çukura düştü. Başı zedelendi. İki gün sonra İstanbul'a geldi. Bundan sonrasını Orhan Veli'nin kardeşi Adnan Veli Kanık şöyle yazdı: " ... Vücudundaki sızılardan şikayet ediyordu. 14 kasım salı günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçirdi. Hastaneye kaldırıldı. Beyninde damar çatlaması yüzünden başlayan baygınlığının nedeni ilkin hekimler tarafından anlaşılamadı. Alkol zehirlenmesine karşı tedavi yapıldı. Saat 20'de komaya girdi. Bütün gayretlere rağmen kurtarılamayarak Cerrahpaşa Hastanesi'nde hayata gözlerini yumdu."

Orhan Veli, ilkokulun son sınıfındayken şiire başladı. Öğretmeni tarafından desteklenerek yazmaya yönlendirildi. İlk şiiri de 1924 yılında Çocuk Dünyası adlı dergide yayımlandı. Ama şiire asıl bilinçli yaklaşımı lise öğrenciliği yıllarında gerçekleşti. Lisede öğretmenleri olan Ahmet Hamdi Tanpınar, Rıfkı Melul Meriç, Halil Vedat Fıratlı ve Yahya Saim Sinanoğlu'nun yakın ilgisini gördü. Yine Lisede Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le arkadaş oldu, Sesimiz adlı bir dergi çıkardı (1 Aralık 1936).

Orhan Veli'nin düzyazıdan şiire geçmesinde, kendisinden iki sınıf önde olan Hıfzı Oğuz Bekata'nın etkisi oldu. Nahit Sırrı Örik'in desteğiyle de şiirleri Varlık dergisinde yayımlandı. Bunların bazısı Mehmet Ali Sel imzasıyla çıktı.

Orhan Veli, dönemin İnsan, Ses, Gençlik, Küllük, İnkılapçı Gençlik gibi dergilerine de yazdı (1936-1942). Moliere'den Rimbaud'ya, La Fontaine'den Musset'ye uzanan birçok çeviri yaptı.

İlk kitabını yine liseli arkadaşlarıyla birlikte (Oktay Rifat, Melih Cevdet), Garip adıyla çıkardı (1941). Bu kitapla birlikte şiirimizde "Garip akımı" "Garip Şiiri" diye adlandırılan bir yeniliğin de kurucusu oldu. Daha soma çeşitli şiir kitapları çıkardı, düzyazıları ve çevirileri yayımlandı. Varlık başta olmak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde yazdı.

Şiirlerinden yapılan seçmeler İngilizce, Fransızca, Rusça, Yunanca gibi çeşitli dillere çevrildi. Ayrıca Müşfik Kenter, Kerim Afşar gibi sanatçılar şiirlerini kasete okudular. Birçok besteci şiirlerini besteledi. Murathan Mungan, şiirlerden kurgulayarak "Bir Garip Orhan Veli" adlı tek kişilik bir oyun yazdı, bunu uzun süre Müşfik Kenter oynadı. Cumhuriyet edebiyatına katkısını dergi yayımlayarak da gösterdi.

Sahip ve yazı işleri müdürlüğünü Orhan Veli'nin üstlendiği Yaprak dergisi, on beş günlük olarak 28 sayı (1 Ocak 1949-15 Haziran 1950) yayımlandı. "Fikir, sanat gazetesi" biçiminde sunulan dergi, ekonomik nedenle tek yapraktı. Adını da bu biçimden aldı. Yaprak, Orhan Veli'nin ölümünden sonra arkadaşları tarafından Son Yaprak adıyla yeniden tek sayı çıkarıldı (1 Şubat 1951). Bu tek sayı çıkan dergide Orhan Veli'nin sağlığında yayımlanmamış olan "Aşk Resmigeçidi" adlı şiirine yer verildi.

Orhan Veli, kısa bir zamanda büyük bir üne kavuşan sayılı şairlerimizden oldu. Arkadaşları Melih Cevdet ve Oktay Rifat'la çıkardığı Garip adlı kitap, yer alan şiirlerin yanı sıra, "edebiyatı edebiyat yapmaktan kurtarmaya gelen" bu öncülerin bir bildirisini de taşıdı. Garip akımı, bu bildiriyle edebiyat dünyasında kendine taraftar buldu. İkinci Yeni akımı çıkana kadar etkin oldu. Bu akımdan etkilenmeyen çok az şair kaldı.

Garipçiler diye de adlandırılan Garip şairlerinin amacı, şiiri birtakım kalıplardan kurtarmaktı. Dolaysız, yalın, açık seçik bir halk diliyle şiir yazmaktı. Böylece Orhan Veli'nin yaptığı iş, edebiyat tarihimiz açısından "edebiyat zevkimizde devrim" biçiminde anlatılarla karşılandı. Geleneksel şiirimizin kabuğu çatlatıldı, o güne kadar şiirin özü sayılan söz sanatları bir yana bırakıldı, ölçüsüz uyaksız, halkın anlayacağı yalınlıkta bir dille şiir yazına yolu açıldı.

Orhan Veli'nin şiirlerinin benimsenmesinde eleştirmen Nurullah Ataç'ın da payı büyük oldu. Ataç, onun şiirleri konusunda şunları söyledi: "Orhan Veli, şiirlerinin hemen hepsinde birer hikaye anlatır, hem de uzun bir hikaye, sanki birer hayat. Ancak bu hikayeleri bütün fazlalıklardan temizler, bize birkaç satırda özü söyleyiverir. O koca hikayeyi şiir üslubuna koyuverir."

Orhan Veli Kanık'ın Eserleri

Orhan Veli'nin Eserleri
Şiir:

Garip (Oktay Rıfat ve Melih Cevdet'le 1941),
Garip (yalnız kendi şiirleriyle, genişletilmiş 2. baskı, 1945),
Vazgeçemediğim (1945),
Destan Gibi (1946),
Yenisi (1947),
Karşı (1949).
Ölümünden sonra, şairin kitapları bir arada, kitaplarına girmeyen şiirlerle birlikte Orhan Veli, Bütün Şiirleri (1951) adıyla basıldı. Sonraki yıllar yeni basımları yapıldı.

Düzyazıları, eleştiri ve hikayeleri:

Nesir Yazıları (1953),
Denize Doğru (1970),
La Fontaine'in Masalları (49 fabl manzum çeviri, 1943, YKY 2003),
Nasrettin Hoca Hikayeleri (72 fıkra manzum çeviri, 1949, YKY 2003).
Bütün Eserleri Edebiyat Dünyamız (düzyazı, konuşma, 1975),
Bütün Yazıları (1982; 1. cilt Sanat Edebiyat Dünyamız, 2. cilt Bindiğimiz Dal).
Bütün Şiirleri (1975).
Çeviri Şiirler (der. Asım Bezirci, 1982).
2003'te Yapı Kredi Yayınları tarafından bütün şiirleri ve öteki eserleri yeniden yayınılanmaya başladı. İlk kez yayımlananlar içinde Şevket Rado'ya Mektuplar (Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday'la haz. E. Necdet İşli, 2002),
El Kapısında (Oyun, Turgenyev'den çeviri, haz. M. Sabri Koz, 1994) yer aldı.
Çeviri:

Bir Kapı ya Açık Durmalı ya Kapalı (A. de Musset, 1943),
Scapin'in Dolapları (Moliere, 1944),
Fransız Şiiri Antolojisi (1947),
W. Shakespeare, Hamlet ve Venedikli Tüccar (C. Labm'dan-Ş. Erdeniz'le, 1949),
Saygılı Yosma (J. P. Sartre, 1961),
Batıdan Şiirler (1963).
Çeviri kitaplarının sayısı 12'dir.

Kaynak:türkedebiyatı.org
spacer

Yöneticilerin Personel Adayını Eleme Nedenleri?

iş görüşmesi
1-Uygun Pozisyon için yeterli görmeme,

2-Nasıl bir iş istediğinden emin olamama hali ve bunu karşı tarafa yansıtma durumu,

3-Kendini ifade etmede yetersiz olması,

4-Kendi kişisel özelliklerinin farkında olmaması,

5-Başvuruda bulunduğu iş pozisyonun neler gerektirdiğini bilememesi

6-Gülümseme,el sıkışma ve göz teması gibi konularda iyi izlenim oluştırmaması

7-Kendine güvensiz ve mutsuz bir görüntü vermesi veya tam aksi kendini fazla beğenme ve övme

8-İşe istekliliği yeterince göstermeme

9-İş pozisyonun gereğini yapabileceğine dair ikna edici bir duruş sergilememe

10-Ön görüşmelerde aşırı ciddi veya aşırı samimi tavırlarda bulunma

11-Ön görüşmeye geç kalmak ve buna rağmen durumu bildirmemek veya özür beyan etmemek

Faysal Pektezel - fp Akademi

spacer

Milli Savunma Üniversitesi Sınav Sonuçları Açıklandı

astsubay subay
18 Mart 2018 tarihinde Ösym tarafından yapılan Milli Savunma Üniversitesi Askeri Öğrenci Aday Belirleme Sınavı (2018-MSÜ) sonuçları açıklandı.

2018-Milli Savunma Üniversitesi adayları, sınav sonuçlarına, ÖSYM'nin https://sonuc.osym.gov.tr adresinden T.C. kimlik numaraları ve aday şifreleri ile erişebilecek.

Kapatılan Harp Okulları yerine Türk Silahlı Kuvvetleri'nin subay ve astsubay ihtiyacını karşılamak üzere Milli Savunma Üniversitesi kuruldu.
spacer

Müccellit Nedir? Ne İş Yapar?

Mücellit, basılı ya da yazılı, tabaka veya sayfa halindeki eseri, bir blok durumuna getirdikten sonra, buna bir kap geçiren ve ticari bir görünüş veren uzman işçidir.

Sanayi mücelliti tabaka halinde basılmış bir eseri, sayfa ve forma sırasına göre, kırma ve katlama makineleriyle kırıp katladıktan sonra, bu sayfa ve formaları cilt için elverişli bir biçimde birleştirir. Bunların arasına ek ve metin dışı yaprakları katar. Sonra bu forma veya yapraklardan meydana gelen blok, cilt dikiş makinesinde dikilir. Dikili blokun sayfa kenarları, ağız ve etek kısımları bıçakçı tarafından tıraş edilir. Nihayet, iki karton tabakasıyla bir sırt kartonundan oluşan kapak hazırlanır ve cildin sırtına tutturulur. Alt ve üst kapak levhaları da yan kâğıtlarına yapıştırılır. Böylece tamamlanacak cilt, prese konulur. Büyük sanayi mücellithanelerinde çalışan uzman işçiler, ciltlemenin yukarıda sayılan bütün işlemlerini yerine getirebilirler. (kaynak:nkfu)
spacer

31 Mart Vakası Nedir? Sebepleri Nelerdir?

31 Mart Vak’ası diye tarihe geçen bu olay, 14 Nisan 1909 tarihine rastlamaktadır. Tarihçiler bu olayın, kendi zulümlerini örtmek isteyen Ittihadçıların, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesini temin etmek için, İngiliz Gizli Servisi’nin yardımı ile ve İngilizlerin aleti olarak tertipledikleri bir hadise oldugunda ittifak etmişlerdir. Ancak suç, samimi Müslümanlara yıkılsın diye, bir kısım dini sloganlar kullanılmış ve “şeri’at elden gidiyor” diye dine ve dindarlara hücum planları hazırlanmıştır.

İttihadçılar, kendilerinin tertipledikleri bu olayı, dindarları mürteciler diye suçlayarak dindara yıkmışlar ve maalesef kendileri gibi düşünen tarihçileri de kullanarak, bu olayı en büyük irtica olayı diye takdim etmişlerdir. Böyle bir tertibi fiiliyata dökmek için hem yeterli sebepler vardır ve hem de memleketin bazı halleri böyle bir fitne için alevlendirici özellik arzediyordu.

şöyle ki:

31 Mart Vak’asinin sebepleri nelerdi?

A) Bu olayın asıl sebebi, İttihadçıların yaptıkları zulüm ve istibdaddı. İttihadçılar, tam bir zorba kesilmişlerdi ve muhaliflerini sokoklarda öldürecek kadar azıtmışlardı. Mesela, İsmail Mahir Pasa, muhalif gazetecilerden Ahmed Samimi ve Hasan Fehmi Bey İstanbul caddelerinde açıkça öldürüldü ve faili meçhuller artmaya başladı. Sultan Abdülhamid, Meşrutiyetinn gereği icraya karışmıyor ve sadece temsil vazifesini görüyordu. Devlete daha çok hakim olmayı isteyen İttahadçılar, yabancı devletler tarafından Abddülhamid’e karşı bir seyler yapmaya zorlanıyorlardı. Onlar için tek hedef, gölgesinden dahi korktukları Sultan Abdülhamid idi.

B) Osmanli Devleti’ni yıkma planlarının yapıldığı Meclis’teki vekillerin degişmesi için, millet tam manasıyla kaynıyordu. Ermenistan ve Rum Pontus tartışmalarıyla uğraşan Meclis’teki vekillerden halk rahatsızdı.

C) İcradan uzak tutularak köşesine çekilmeye mecbur edilen Sultan Abdülhamid’in yeniden devlet ve millet lehine harekete geçmesini arzu edenler vardı. Çünkü İttihadçılar, İngilizlerin masası gibi, onu tahttan indirmek için meşgullerdi.



D) Asker siyasete karışmıstı. Aldığı askeri ve dini terbiyeye aykırı işler yapmaya baslamıştı. Mesela Selanik ve Manastır’dan İstanbul’a getirilen III. Orduya ait subayları fiyakasından halk ve diğer ordu mensupları yaka silkmeye başlamışlardı. Bununla kalmayıp İttihadçılar, İstanbul’u korumakla görevli I. Orduyu tahkir ederek, III. Ordu‘nun Selanik’teki tümeninden nigahbân-i hürriyet ve muhâfiz-i meşrutiyet adıyla avcı taburlarını İstanbul’a sevk ettiler.

E) Hasan Fehmi Bey başta olmak üzere, faili meçhul olayların artması milleti tedirgin ediyordu.

F) Ittihadçilar kendilerine muhalif gördükleri subayları ve hatta askerleri kadro dışı ediyorlardı; açıkça bir tasfiye hareketi başlamıştı. Bu durum da ciddi bir gerginlik sebebiydi.

G) Hürriyet adı altında her türlü ahlaksızlık serbest hale gelmisti. Açıkça şer-i serife aykırı işleri yapan İttihadcılara karşı, halkta ve özellikle de sağını solundan ayıramayan Derviş Vahdet gibi bazı dindarlarda, idareye karşı bir nefret oluşmaya başlamıştı.

Bütün bu sebeplerin bulundugu bir ortamda, özellikle 24 Temmuz 1908 - 14 Nisan 1909 tarihleri arasında, her iki tarafa ait gazeteler, gerginliği artırıcı yayınlar yapıyorlardı. Partiler, sanki bir iç savaş olacak gibi fedai yazmaya başlayan cemiyetler kurmaya başladılar. Ittihadçılar, zafer sarhoşluğuyla baskı ve zorbalıklarını daha da artırmaya başladılar. Sınırsız hürriyet anlayışı, askerlere kadar aşılandı ve erler subaylara itaat etmez hale geldiler. Dine ve ahlaka aykırı bazı şeyler, askerlere telkin edilmeye başlandı. Orduda itaat ve ahlak bozulmaya başlayınca, dinde hassas ama muhakeme-i akliyede eksik olan bazı nâdânlar, iyilik yapıyorum zannıyla bazı fitne tohumlarını ekmeye başladılar. Hürriyetin yanlış anlaşılması ve tatbik edilmesi sonucunda, devletin idaresi cahillerin elinde kaldı ve herkes kendi başına hareket eder hale geldi. Istanbul serseri mayınlarla dolu bir hale gelmişti.

İşte İngiliz Gizli Servisi’nin tahrikleriyle hareket eden İttihad ve Terakkiciler, 31 Mart 1325 günü yani 14 Nisan 1909 tarihinde, gergin durumu fırsat bilerek tertiplerini fiiliyata dökmeye karar verdiler ve III. Ordudan getirdikleri avcı taburlarına mensup neferlerin fişeğini patlattılar. Başlarında tek bir subayın dahi bulunmadığı ve sadece başçavuş ve çavuşların komuta ettiği bu erler, “şeri’at isterüz” deyü isyan ettiler. Ayasofya ve Sultanahmed Camii önlerinden toplanan kalabalık, Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa ile Meclis-i Meb’usan Reisi Ahmet Rıza Bey’in azlini ve bütün İttihadçıların sürgün edilmelerini istiyorlardı. Yukarıda zikredilen sebeplerden dolayı, isyan eden askerlere, başta hamallar olmak üzere her çeşit insan karışmıştı.



Görünürde İttihadçılara karşı, şeriatı ve onun teminatı olan Abdülhamid’i kurtarmak için yapılmış bir isyandı. Ancak tamamen İttihadçıların ve İngiliz Gizli Servisi’nin, Abdülhamid’i tahttan indirmek ve bu arada dindar halkı da ezerek gözdağı verilmek için yapılmış bir tertipti. Bu serseri mayın gibi isyan eden askerler, İttihadçıların ileri gelenlerinden Ahmet Rıza Bey zannederek Adliye Nâziri Nâzım Paşa’yı ve Gazeteci Hüseyin Cahid zannıyla da Milletvekili Emir Şekib Arslan Bey’i öldürdüler. Sultan Hamid, II. Tümen kumandanını çağırarak âsileri dağıtmasını istedi; ancak Padişah’ın talimatını dinlemeyen komutan Ordu Komutanından emir almadığını söyleyecek kadar alçalmıştı. Maalesef Ittihadçı olan ve sonradan bu haline çok pişman olan Mahmud Muhtar Paşa ise, emir vermemekte direndi. Daha sonra isyan eden bu cahil askerlere, kendileri gibi cahil olan hamallar ve de sağını solundan fark edemeyecek kadar ahmak olan bazı dindarlar da katıldı. Zaten Ittihadçıların muhalifleri de böyle bir fırsat bekliyordu. Onlar da akıllı hareket edemediler. Iş, çığırından çıkmıştı. Bediüzzaman başta olmak üzere, bir kısım akıllı Islam alimleri, askerlere ve hamallara, bunun bir oyun olduğunu ve oyuna gelmemeleri gerektigini ikaz ettiler. Hatta Bediüzzaman, bir nutuk ile sekiz taburu itaata getirmişti.

Ittihadçılar, Ingilizlerin aleti olmuşlar ve bütün Müslümanların ümidi haline gelen Abdülhamid’i indirmekten başka gaye gütmemişlerdir. Bu olayı kendileri tertip etmelerine rağmen, ısrarla bir irtica olayı olduğunu ifade etmeleri, günümüze kadar gelen devlet ile milletin arasını açmak adetinin kötü bir başlangıcı oldu.

Fırsatı ganimet bilen Ittihadçılar, olaylar büyüyünce, Selanik’ten Hareket Ordusu adını verdikleri kuvvetleri, Padişah’ı kurtarmak gibi yalancı bir sloganla İstanbul’a sevk etmeye başladılar. Bu hareket ordusunun sadece kumandanı olan Mahmut Şevket Paşa Müslüman ve Türk’tü. Askerlerin çoğu, yağmacı ve Müslüman katili olan Makedonyalılardı. Tam bir çapulcu ordusuydu. Olayın vahametini anlayan İstanbul’daki generaller ve özellikle I. Ordu Komutanı Nazım Paşa, Sultan Abdülhamit’e müdahale etmeleri gerektiğini anlattılarsa da, Müslümanı Müslümana kırdırmayacağını söyleyen Padişah, onlara gerekli talimatı vermedi. I. Ordu Kumandanı Nazım Paşa’ya, Hareket Ordusu’na silah çekmemeleri için yemin bile ettirdi. 25 Nisan’da Hareket Ordusu, Yunan ordusu gibi davrandı ve Yıldız Sarayı’nı yağmaladı. Kütüphane dışında Padişah’ın altın arabasını bile parçalayıp götürdüler. Daha sonra da 27 Nisan 1909’da Meclis-i Umumi’yi toplayarak Abdülhamit’i hal’ kararını silah zoruyla çıkardılar. En önemli ithamları, 31 Mart Vakasını tertip etmekle suçlamak idi. Hâlbuki bu tamamen yalandı. I. Orduya talimat vermemekte direnen Padişah, Müslümanı Müslümana kırdırmakla itham ediliyordu.

Kısaca 31 Mart Olayı, Ittihadçıların tertipledikleri bir fitneydi; ancak muhalifleri olan Kâmil Paşazâde Said Paşa, İsmail Kemal Bey, muhalif gazetecilerden Mizancı Murad ve Volkan Gazetesi baş yazarı Derviş Vahdeti gibi bazı safdiller de durumdan pasta çıkarmak uğruna ateşe körükle gittiler ve fitne ateşini söndürmek yerine daha da alevlendirdiler. Neticede düşmanlar kâr etti; devlet, millet ve din zarar etti. Çünkü kurulan Divan-i Harbi-i Örfî çok masumları idam sehpalarında sallandırdı. Din düşmanı kesimlerin eline de tam bir irtica sermayesi verilmiş oldu. Bediüzzaman gibi allâmeler bile, 31 Mart Olayı ile suçlandılar; ama beraat ettiler. (1 )

*****
Dipnot:

1 - Kur’an, Ahmed Bedevi, Inkilap Tarihi ve Jön Türkler, sh. 276 vd.; Osman Nuri, Abdülhamid-i Sâni ve Devr-i Saltanat, c. I, sh. 111; Danismand, Osmanli Tarihi Kronolojisi, c. II; Öztuna, Osmanli Devleti Tarihi, c.I, sh. 616-619; Bediüzzaman Said Nursi, Âsâr-i Bedî’iyye, sh. 309, 316-317, 324, 395-396, 441; Mektûbât, sh. 429; Badilli, Tarihçe-i Hayat I, sh. 235-260

“Tarihçiler bu olayin, kendi zulümlerini örtmek isteyen Ittihadcilarin, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesini temin etmek için, Ingiliz Gizli Servisi’nin yardımı ile ve Ingilizlerin aleti olarak tertipledikleri bir hadise oldugunda ittifak etmislerdir.” Kaynak: Yeni Dünya Dergisi / Prof. Dr. Ahmet Akgündüz

Alıntı:Milli Gazete
spacer

MEB Merkezi Sınav ile Öğrenci Alacak Liselerin Listesini Yayınladı

Milli Eğitim Bakanlığı 8.Sınıf Öğrencilerinin istemeleri halinde girecekleri merkezi sınav ile öğrenci alacak liselerin isim ve kontenjanlarını açıkladı.

Merkezi sınava girerek bu liselere yerleşmek isteyen 8.sınıf öğrencileri başvurularını 11-18 Nisan 2018 elektronik ortam üzerinden öğrenim gördükleri okullara yapacak.

Sınav ile öğrenci alan liseler;Fen liseleri,İmam Hatip Liseleri,Sosyal Bilimler Liseleri,Anadolu Liseleri,Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri'dir.

Açıköğretim Ortaokulu öğrencilerinin merkezi sınav başvuruları Açıköğretim Ortaokulu Müdürlüğü tarafından takip edilmektedir.

2 Haziran 2018'de yapılacak merkezi sınavın sonuçları 22 Haziran'da açıklanması bekleniyor.

Merkezi Sınav ile Öğrenci Alacak Liselerin il il Tam Listesi ve Sınav Kılavuzu İçin Tıklayınız..

spacer

Yalın Üretim Ne Demektir?

Küreselleşen iş dünyasında firmaların rekabet edebilme gücü gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Mevcut pazarda bulunan müşteriler, ürünleri yüksek kalitede, hızlı servisle ve düşük maliyetlerle istemektedir. Bu şartları sağlayabilen firmalar pazarı yönlendirip müşterilerini memnun edebilmektedir.
Günümüz modern dünyasında geleneksel üretim sistemleri firmaların stratejik hedeflerini zamanında gerçekleştirmek için yeterli olamamaktadır. Yalın Yönetim, firmaların üretim sistemlerini Yüksek Kalite, Hızlı Servis, Düşük Maliyet prensipleriyle şekillendirmektedir.
Yalın Yönetim, süreçlerdeki israfları tanımlayarak onları fark etmemizi sağlar. Bu israfları azaltarak ve/veya ortadan kaldırarak maliyetleri azaltan, üretimi hızlandıran ve kaliteyi arttıran sistematik bir yaklaşımdır.
İlk olarak Toyota firması tarafından uygulanan ve “Toyota Üretim Sistemi (TÜS)” olarak da bilinen yalın yönetim; bugün üretimin yanında birçok farklı alanda da (sağlık, inşaat, finans, insan kaynakları ve eğitim gibi) uygulanmaktadır.
Yalın düşüncenini temelinde “Değer” ve “İsraf” kavramları yer almaktadır. Üretim süreçlerinde hammadden başlayarak tüm faaliyetlerde israfları yok ederek müşteri için mükemmel değeri oluşturmayı amaçlar.(sigmacenter)
spacer

Türk Polis Teşkilatı'nın Tarihçesi

Türk Polis Teşkilatının kuruluşunun 173.yılını kutlu olması dileği ile..

Emniyet Genel Müdürlüğü, rütbeleri polis memurluğundan başlayıp emniyet genel müdürlüğüne kadar uzanan, tüm il ve ilçelerde örgütlenmiş, kırsalda görevini askeri polis olan jandarmaya bırakmış, kentte ise görevi kendisi yöneten iç güvenlikten sorumlu devlet teşkilatıdır. 10 Nisan 1845 tarihinde temeli atılmıştır.

Türk Polis Teşkilatı'nın Tarihçesi 

 Eski Türklerde Polis Eski Türkler'de kamu düzen ve güvenliği işleri Subaşı'lar tarafından belli yasalara uygun olarak yürütülmüştür. Oğuz Han'ın Oğuz Türesi, Cengiz Han'ın Uluğ Yasası, Timur'un Tüzükkatı o devirlerin belli başlı hukuk kuralları örnek olarak gösterilebilir.   Bu yasalarda, suçların önlenmesi kadar işlenen suçlarda suçluların yakalanmasına da önem verilmiştir. Eski Türklerde Polis Teşkilatı bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere askeri teşkilat içinde yer almış ve askeri özellikler göstermiştir. 

Osmanlıda Polis 1299-1453 Dönemi 

Osman Bey Karahisarı ele geçirdiği zaman, kentin yönetimini oğlu Orhan Bey'e vermiş ve onun yanına arkadaşı olan Gündüz Alp'i de Subaşı olarak tayin etmiştir. Bu kişi bugünkü anlamda ilk Polis Amiridir. Subaşılar barış döneminde savaş için gerekli olan askerleri disipline etmek ve eğitmekle birlikte, kentin dirlik ve düzenini de sağlamışlardır. Savaş zamanında ise yetiştirdikleri kıtalara komuta etmişlerdir.   Osmanlı'da Polis Teşkilatı, Askeri Teşkilat kadrosu içinde yer almış, askeri amirler aynı zamanda Polis Amiri olarak da görev yapmışlardır. Devlet ve ordu teşkilatı zamanla büyümüş Padişahlar bütün yönetsel, askeri ve bunlarla birlikte ülkede kamu düzen ve güvenliğinin sağlanması işlerini, devlet ricali ve halk karşısında kendilerini temsil eden sadrazamlar vasıtasıyla yürütmüşlerdir. Bu nedenle sadrazamlar, bu görevler için özel memurlar, tebdil çuhadarlar kullanmışlardır. 

1453-1826 Dönemi

Emniyet makamları; Sadrazam, Yeniçeri ağası, Falakacı, Cebecibaşı ve Cebeciler, Kaptanpaşa, Topçubaşı ve Topçular, Bostancıbaşılar, Kadı ve Böcekcibaşından oluşmuştur. En büyük sorumlu olan Yeniçeri Ağası, suç işleyenleri Falakacılara dövdürmüş ve hapsettirmiştir. Falakacılar, Yeniçeri Ağasının emri altında, falaka taşıyan acemi oğlanlardan oluşmuştur. 

Cebecibaşı ve Cebeciler; Ayasofya, Kocapaşa ve Ahırkapı taraflarının, Kaptanpaşa; Kasımpaşa ve Galata semtinin, Topçubaşı ve Topçular; Tophane semti ile Beyoğlu'nun, Bostancıbaşı ve Bostancılar; Üsküdür, Eyüp, Kağıthane, Boğaziçi, Kadıköy, Adalar ve Kağıthane, Boğaziçi, Kadıköy, Adalar ve Ayastebanos'un, kamu düzen ve güvenliğini sağlamışlardır. Böcekçibaşılar ise, suçluları izleme ve yakalama işleriyle uğraşmışlardır. Ayrıca Başkent'de sadrazamın, illerde de valilerin emrinde "Baştebdil" adı verilen İstihbarat Şefi çalışmıştır. Bu dönemde "Kadı"lar da polis görevi yapmaya devam etmiş, Sadrazam ve Yeniçeri Ağası'ndan sonra, Adli, İdari ve Yerel Yönetim işleri yanında, İstanbul, Galata, Üsküdar ve Eyüp Kadılıkları, polisiyle işleri, özellikle ahlak zabıtasına ait işlerin yürütülmesinde polis amiri olarak görev yapmışlardır. 

Taşrada ise, Kapıkulu ve Eyalet Askerleri iç düzen ve güvenliğin sağlanmasından sorumlu tutulmuş, şehir ve kasabalarda Kollukçular, Yasakçılar, Bekçiler, Edirne Şehri ve çevresinde Bostancı Ocağı, Halep ve çevresinde Çöl Beyleri polis hizmeti görmüşlerdir.

1908 - 1918 Dönemi

 II'nci Meşrutiyetin ilanıile 1908 yılında Fransız ve Alman Polis Teşkilatları esas alınarak Polis Teşkilatının yeniden organize edilmesi kararlaştırılmış ve 22 Temmuz 1909 yılında çıkarılan "İstanbul Vilayeti ve Emniyeti Umumiye Müdüriyeti Teşkilatına Dair Kanun" ile 31 Mart ayından sonra artık yaşaması imkansız olan Zaptiye Nezareti kaldırılarak, yerine Dahiliye Nezaretine bağlı ve memlekete şamil polis işlerinin yürütülmesiyle görevli "Emniyet Umumiye Müdürlüğü" ve İstanbul Vilayetine bağlı bir polis müdüriyeti kurulmuştur.  21 Mayıs 1913 tarihli Polis Nizamnamesi, II. Meşrutiyet devrinin koşullarına ve zamanın ihtiyaçlarına göre hazırlanmış ve bu Nizamname ile polisin örgütlenmesi, görev ve yetkileri, personelin dereceleri, sınıfları, mesleğe giriş, yükselme ve diğer tüm özlük iºleri, soruºturma, yargılama, istifa, tayin, izin cezalandırma işleri, levazım işleri, polis karakolları ve görevleri, polisin kıyafeti ve davranış biçimleri yeniden düzenlenmiştir.

 Kurtuluş Savaşında Polis Mondros Mütarekesi'nin yapıldığı 1918 tarihinden, Mili Polis Teşkilatının kurulduğu 24 Haziran 1920 tarihine kadar, bütün yurtta Osmanlı Devletinin Polisi olarak hizmet etmiştir. 24 Haziran 1920 tarihinden, İstanbul Polis Müdüriyeti Umumiyesi'nin kaldırıldığı 24 şubat 1923 tarihine kadar geçen sürede ise polis teşkilatı ikilemiş, birisi merkezi İstanbul'da ve Osmanlı Devletine tabi olarak Kurtuluş Savaşı boyunca ve gittikçe daralmışolan bir bölgede ve yalnızca İstanbul'da, diğeri ise, merkezi Ankara'da hızla genişlemiş olan bir bölgede, İstanbul hariç Misak-ı Milli ile çizilen sınırlar içinde faaliyet göstermiştir.

 24 Haziran 1920'de Milli Hükümetin Emniyeti Umumiye Müdürlüğü kurulmuş, 1 genel müdür, 1 genel müdür yardımcısı ile emniyet, seyrisefer, memurin şubelerinden ve 6 kişilik Teftiş Kurulundan oluşan küçük bir kadro ile çalışmaya başlamıştır.

 Ankara'da Milli Hükümetin Emniye-i Umumiyesi Erzurum Milletvekili Durak Bey tarafından 1920 de teşkilatlandırılmaya başlanmış, aynı yıl içinde A.Naci Bey , 1923 yılında Halit Bey Emniyet Genel Müdürlüğü yapmışlardır.
spacer

Aöf Vize Sınav Giriş Yerleri Açıklandı

Anadolu Üniversitesi 14-15 Nisan 2018 tarihinde gerçekleşecek olan Açıköğretim Fakültesi Bahar Dönemi ara sınavına girecek öğrencilerin sınav giriş yerlerini açıkladı.Sınava Anadolu Üniversitesinin açıköğretim yöntemi uygulayan AÖF,İktisat ve İşletme Fakültelerine kayıtlı öğrenciler girecek.


Sınava girecek öğrencilerin sınav giriş yerlerine https://www.anadolu.edu.tr/acikogretim web adresli öğrenci otomasyonuna girerek sırasıyla;sınav işlemleri,sınav giriş belgesi, sınav giriş belgesi görüntüleme sayfalarını açarak sınav giriş yerlerine bakabilirler.


spacer

ISO Belgesinin Faydaları Nelerdir?

Belge sayesinde, hem yurt içinde hem de yurt dışında rekabet şansınız artarak rakiplerinize göre daha avantajlı duruma gelirsiniz.

Belgenin yaptırımlarına uyarken, kuruluşunuzun veya firmanızın yönetim standartlarının oluşmaya başladığını ve kurumsallaşmayı gerçekleştirdiğinizi görürsünüz.

Belge sayesinde müşterilerinizi iyi anlar, onlarla aynı dilden konuşmaya başlayarak müşteri odaklı bir firma haline gelir. Bu da pazar payınızı arttırmanızda önemli rol oynar.

Kuruluşun faaliyetleri, kişilerin ellerinden çıkarak daha bağımsız ve profesyonel bir yönetime kavuşur.

Kalite belgesinin standartlarına uyarak, kalitesiz ve hatalı mallardan doğan zararlarla daha nazir karşılaşarak, maddi fayda sağlar.

Tedarikçiler ile daha iyi ilişkiler kurmayı sağlar.
Dünya ülkeleri ile entegre olmaya yardımcı olur.
spacer

ISO Belgesi Alma Aşamaları

ISO Belgesi Nasıl Alınır?

Iso Belgesi Alma Aşamaları

1-Kuruluşun ihtiyacının belirlenmesi
2-ISO standart sistem kurulumu
3-ISO standart sistem uygulamaları
4-ISO standart belgelendirme kuruluşuna başvuru
5-ISO standart belgesi belgelendirme denetimi
spacer

OHSAS 18001 Belgesi Nedir?

OHSAS 18001 belgesi, iş sağlığı ve güvenliğini yönetmenize, riski en aza indirmenize, saygınlığınızı korumanıza ve işyerinizi güvende tutmanıza yardımcı olan bir iso belgesidir. OHSAS 18001 sertifikası, uluslararası kabul görmüş yönetim sistemi standardıdır. Esnek ve ölçeklenebilir bir çözümdür, sadece geleneksel olarak inşaat, madencilik veya mühendislik gibi yüksek risklerle ilişkili endüstriler için geçerli değildir. İster bir ürün üretiyor olun ister bir hizmet sunuyor olun, büyük veya küçük tüm kuruluşlar için tasarlanmıştır.


spacer

Dört İşlem Sorusu

9 - 3/(1/3) + 1

Kural gereği; 3/(1/3) = 3 x (3/1)

9 - 3 x 3 + 1

9 - 9 + 1 = 1
spacer

Online Kitap Satışında Türkiye'nin Dünyadaki Yeri

internetten kitap satış
İnternet üzerinden kitap alışverişi konusunu değerlendiren Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, Türkiye'nin bu konuda dünya ortalamalarının gerisinde olduğunu bildirdi.

Son yıllarda internet üzerinden kitap alışverişinde bir artış olduğunu ancak bunun istedikleri seviyede olmadığını söyleyen Kocatürk, Türkiye Yayıncılar Birliğinin istatistiklerine göre 2006 yılında internet üzerinden kitap satışının yüzde 2,5-3 civarındayken bugün bu oranın yüzde 11-12'ye kadar yükseldiğini vurguladı.

Kocatürk, internetten satışlarda kitapçıları zor durumda bırakacak indirimlere karşı olduklarının altını çizen şunları kaydetti:

"Bütün Avrupa'da sabit fiyat yasası dedikleri yasayla daha çok kitapçıların hayatta kaldığı, insanların kitapçılara gittikleri, kitapçılar üzerinden kitaplarını edindikleri ama vakit bulamadıkları zaman da e-ticaret üzerinden kitaplarını aldıkları bir sistem açısından bir sabit fiyat yasasına ihtiyacımız var çünkü o yıkıcı indirimler olduğu sürece kitapçıların yaşaması ve ayakta kalmaları zor olacağı için kitabın yayıncıların belirleyeceği fiyatlardan satılmasını, kitapçıların çoğalmasını istiyoruz."
spacer

Az Tehlikeli Sınıfına Giren İşyerleri

c işgüvenliği
Az tehlikeli sınıfına giren işyerleri genel olarak mal üretimine dayanmayan işyerileridir.

Az tehlikeli sınıfına giren işyerlerini şu şekilde sırayabiliriz;

1-Muhasebe ve Hukuk Büroları

2-Otelcilik

3-Otomobil alım satım işleri

4-Elektronik alet ticareti

5-Mobilya satış mağazası

6-Ayakkabı malzemeleri toptan ticareti

7-Kırtasiye

8-Kaldırma ve taşıma ekipmanlarının toptan ticareti

Genel olarak imalata dayanan işler tehlikeli sınıfta bulunmaktadır.
spacer

Yökdil Sonuçları Açıklandı

yökdil sonuçları
17 Mart 2018 tarihinde Anadolu Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen YÖKDİL sınavı açıklandı.

Sınav sonuç itirazları 09-13 Nisan 2018 tarihleri arasında sınav klavuzunda belirtilen usullerde yapılabilir.


Sınav Sonuçlarına https://sinavbasvuru.anadolu.edu.tr/ adresinden bakılabilir.
spacer

Bulut Sunucu (Cloud Server) Nedir?

bulut sunucu
İşlemci,bellek, ve diğer kaynaklarını sanal bir kaynak havuzu içerisinden temin edip ve bunların güncellemesini anlık olarak gerçekleştirebilen yani istenilen zamanda fazla kaynak kullanılabilirken başka zaman düşürülebilen sunucu modelidir.

Diğer sunucu modellerine nazaran şu avantajlara sahiptir;

1-Donanım arızası oluşmaması,

2-Uygun maliyetli

3-Yüksek  performans

4-Veri kaybının en aza indirilmesi

5-İş sürekliliğinin sağlanması

Cloud Hosting ile Cloud Server Arasındaki Fark

Birbirine benzyen iki bulut teknolojisi arasındaki temel fark alan yönetimidir.İnternete bağlı iki bilgisayar arasında veri alışverişi yapan protokolü ve uygulamaları tanımlamak için kullanılan FTP protokolü, cloud hosting hizmeti ile sahip olunan bir yetki.

FTP protokolü ile bağlanılabilen bir alan ve bu alanla ilgili sorumluluklar vardır.

 Cloud server ise aynı sistem üzerinde çalışan diğer sunuculardan bağımsız olarak kaldırılıp tekrar kurulma ve özelleştirilme fırsatı sunar.
spacer

Autocad Terimleri ve Anlamları


Autocad programı tasarım alanında sık kullanılan çizim programlarından biridir.Teknik programların çoğunda olduğu gibi Autocad programında da uluslararası dil olarak kabul edilen İngilizce kullanılmaktadır.İngilizce bilenler programı kullanım veya öğrenim açısından biraz daha avantajlı sayılır.Autocad programını yeni öğrenmeye başlayanlar için aşağıdaki bazı autocad terimleri ve anlamları kolaylık sağlayacaktır.


Terim    Anlamı


add         :eklemek
angle : açı
angular : açısal
base point : temel nokta, baz alınan nokta
center : merkez
chord : kiriş
close : kapatmak
command : komut
corner : köşe
crosshair : imleç (artıkıl)
counterclockwise : saat yönünün tersi
diameter : çap
direction : yön
displacement : yer değiştirme
distance : mesafe
elevation : yükseklik
end : son, bitiş
end point : bitiş noktası
horizontal : yatay
include : kapsamak
length : uzunluk
layer : katman
multiple : çoklu
object : nesne
point : nokta
radius : yarıçap
rotation : döndürme
scale : ölçek
second point : ikinci nokta
select : seçmek
select object : nesne seçin
source object : kaynak nesne
specify : belirtmek, işaretlemek
specify a point : bir nokta belirleyin
specify first point : birinci noktayı belirleyin
specify next point : sonraki noktayı belirleyin
specify through point : doğrultuyu (yönü) belirleyin
start point : başlangıç noktası
subtract : çıkarmak
tangent : teğet
third point : üçüncü nokta
toolbar : araç çubuğu
undo : geri al
vertical : düşey
width : genişlik
spacer

Oryantasyon Nedir? Oryantasyon Eğitiminin Önemi

Fransızca kökenli bir kelime olan oryantasyon Türk Dil Kurumu sözlüğünde "uyumlanma" olarak ifade edilmektedir.

İş hayatında sıkça kullanılan oryantasyon kelimesi işe yeni başlayan elemanların iş ortamına uyum sağlayıp alışabilmesi için oryantasyon eğitimi verilmektedir.




Oryantasyon Eğitiminin Önemi

1-İşe yeni başlayan elemanların firmayı yakından tanıma fırsatı bulur.

2-Çalışma arkadaşları ve yöneticilerle tanışıp kaynaşma imkanı bulur

3-Kurum kültürü ve organizasyon yapısı benimser,

4-Çalışma motivasyonunu artması sağlanır

5-Personelin endişe ve önyargıları giderilir.



spacer